60 Yıl Sarı-Siyah: Dr. Ali Uygun (2.Bölüm)

YAŞANMAMIŞ YILLAR

Bu bölümün adını Cem Atabeyoğlu’nun, 1996 yılında 70. Kuruluş Yıldönümü için hazırladığı “İstanbulspor Kulübü” adlı kitaptan biraz genişleterek aldım. 1972 deki küme düşmeden, 1995 yılında tekrar 1.Lige yükselmeyi kapsayan 2.Lig, 3.  Lig ve Terfi – Tenzil dönemlerinde başarılar olsa da, bu yıllar imkansızlıklar, üzüntüler, sıkıntılar ve haksızlıklarla dolu geniş bir zaman sürecidir. O yıllarda kulübü sırtında taşıyan yönetici ve sporculara minnet duygularımızı ifade etmeliyiz.

1975 – 76 sezonu, yani 3. Ligdeki ilk yılda İstanbulspor 2.Ligden kalan iyi ve iddialı bir kadroya sahipti. İzmirspor, Karşıyaka, Kasımpaşa gibi eski 1. Lig takımları ile çekişeceği düşünülürken, devreye dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in takımı Ispartaspor girdi. Önce hava koşulları nedeniyle ertelenen Ispartaspor – Kırklareli maçında Federasyon tam 3.5 ay sonra denk getirerek rövanş maçı öncesi Kırklareli’ne hükmen yenilgi ve ceza kesip, iki “ haybeden” galibiyet ile Isparta’yı şampiyonluğa ortak etti. Aynı saatlerde oynanacak son hafta maçlarında ise İstanbulspor Edirne’yi 2 – 0 yenerken, güneşli bir Mayıs ( ! ) günü nasılsa “sahanın çamurlu olması“nedeniyle ertesi güne bırakılan maçta, Isparta, Karşıyaka’yı 3 – 0 ile geçerek averajla şampiyon yapılıverdi. Başkanlığını tabii ki eski DP milletvekili Hasan Polat’ın yaptığı Türkiye Futbol Federasyonu’nun düzenlediği bu yüzkarası olayda figüran Karşıyaka ile İstanbulspor’un kaderleri bir kez daha kesişmiştir.

Yine MTA ve arazi nedeniyle az izleyebildiğim o dönemden bir anı Tuğrul Alkaya abiden. Bir Bandırma deplasmanından o dönemin köhne vapurları Uludağ ya da Etrüsk ile dönülüyor. Ortadan kaybolan stopper Faruk’u arayan Tuğrul abi bir kamarada buluyor. Faruk kamaranın lombozundan güvertede dizilmiş Gönen çömlek yoğurtlarını sotalamış, elinin tersi ile üstteki kaymaklı kısımları sıyırarak löpürdetiyor, çömlekleri tekrar örtüp dizerek alt sıraya geçiyor. Neyse bütün yoğurtlar sıradan geçmeden olay sona erdiriliyor.

1977 – 78 ve 1978 – 79 sezonları aynı koşullarda geçti. Bir avuç fedakar yöneticinin yanısıra antrenör rahmetli Güngör Tetik ( Arap Güngör), Tuğrul abi ve Ziya Hoca ile kaleci Levent, Fettah, Faruk, Dimitri, Mehmet, Hayrettin ve takıma yeniden dönen Soner gibi demirbaş futbolcularla ayakta durmaya çalışan Sarı – Siyah, 1979 da Mahalli Lige düştü. O yıllarda MTA’daki sürekli arazi ve Daire Başkanlığı nedeniyle çok az maç seyredebiliyorum. Ancak 1979 -80 sezonunda İstanbulspor yine 3. Lige terfi maçlarında yer aldı. Bu sefer İbrahim İskeçe federasyonunun kazığı ile iki gün içinde Mardin’ e gitmek zorunda kalan takım bu engeli 3 – 0 ile aşmayı başardı. O yıllardaki Mardin stadını hatırlayan var mıdır, bilmiyorum ama ev sahibi sıkışınca top yamaçta yer alan stadyumdan 15 km aşağıda, Mezopotamya ovasının başladığı Kızıltepe’ye şişirilir, takım dinlendirilirdi.

Terfi müsabakalarında yarı finalde rakip Petrolofis’ i ilk maçta 3 – 1 yenen İstanbulspor’un, 4 Şubat 1980 de Ankara Cebeci İnönü stadındaki rövanş maçına gittim. Çaresiz bir şekilde 3 – 0 yenilip elenen takımda sağbek Sabahattin’in bedbin yüz ifadesi hiç gözümün önünden gitmez. Ancak Petrolofisi de finalde İskenderunspor’a kaybetti. Yine o sezon Ankara 19 Mayıs stadında bir İskenderunspor maçına gitmiştim. Ne var ki, sabah yağan karı ne ekipler, ne de yardım için sahaya giren İskenderun taraftarları temizleyemedi. Ertelenen maçta karşılaştığımız MTA’lı meslekdaşım Akil Bilen ile yıllar sonra Libya’da Fizan Çölü kenarındaki Tekfen şantiyesinde rastlaştık. İyi Arapça bilen Akil hem mühendis olarak çalışıyor, hem de tercümanlık yapıyordu.

1980 Haziran’ında Federasyon yeni bir karar alıyor, 2. ve 3. Ligleri birleştirip bölgeselleştiriyordu. 1980 – 81 sezonunda Mete, Şükrü, Levent, Metin takviyesi alan takımda Cemil Turan saha kenarında idarecilik yapıyor, sene sonunda yeni bir yaz- boz oyunuyla Yılmaz Tokatlı federasyonu, 2. Ligi 15 takımlı 4 gruba dönüştürüyordu. 1981 – 1982 sezonundan itibaren MTA’dan ayrılıp İstanbul’ a döndüğümden daha fazla maç seyreder oldum. Vefa stadının kulüp binası tarafındaki kale arkasında rahmetli Ziya Hoca (Işıldak) ve Şükrü, Yılmaz Hasoğlu ve benim oluşturduğum 4 cefakar taraftar artık Üsküdar Anadolu, Beykoz, Vefa, Davutpaşa, Beylerbeyi, Süleymaniye – Sirkeci, Feriköy, Yedikule, Eyüp, Alibeyköy, Karagümrük, Lüleburgaz, Sarıyer gibi takımlarla oynayan ve parlak yılların menajeri Turan Ergüven’in (Eşek Turan) çalıştırdığı takımın maçlarını izliyorduk.

16 Ekim 1982 günü (cumartesi) Almanya’dan gelen doktor İbrahim ile Sarıyer stadında bir Galata maçına gittik. Takıma o yıl yapılan takviyelerin sadece Alemdar’lı Sabri ve Adana’lı Ramazan olduğunu görünce kapıldığımız umutsuzluk ve üzüntümüzü ancak Kumkapı’ya gidip, Kör Agop’un elinden çıkan son gerçek barbunlarla giderebildik.

Yeni bir yaz – boz ile Tokatlı federasyonu bu kez her gruptan beşer takımın amatörlüğe dönüşünü kararlaştırmıştı. Yönetime artık liseden tanıdığım Fethi Erhan, Aziz Alturfan, Süleyman Başer ağabeyler gelmiş, Güngör Tetik ve eski defans Yavuz’un antrenörlüğünde, B.Mehmet, Kemal, iki Vedat’lar, Mete, Birol, Dimitri, Levent, Murat Tetik’li kadro 1982 – 83 sezonunu 2. Ligde tutunarak tamamlıyordu. O dönemde stopper oynayan Vedat, günümüzün ünlü gastronomi ve restoran uzmanı Vedat Başaran’dır.

Artık hemen hemen İstanbul’da oynanan her maça gittiğim 1983 – 84 sezonunda takım amatör kümeye düştü. Hatırladığım Süleymaniye – Sirkeci ( kaptan Ekrem, santrfor Ali) , Galata, Davutpaşa, Tekirdağ, Sarıyer, Sitespor, Petrolofisi, Göztepe karşılaşmalarının dışında bende en çok yer edenler 7 Nisan 1983 Samsun ve 13 Mayıs 1983 deki Karşıyaka maçlarıdır. O yıl şampiyonluk için bu iki takım çekişiyordu. Sağanak yağmur altında Vefa stadında Tanju Çolak’ın da yer aldığı Samsunspor’a 2 – 0 yenildik. Ancak yine bir kader maçında, küme düştüğümüz kesinleştiği halde iddialı Karşıyaka ile Mersin’den gelen orta saha oyuncusu Nihat’ın süper oyunuyla 0 – 0 berabere kalınca, Samsunspor 1. Lige yükseldi. Ardından amatöre gideceğiz diye üzülürken, federasyon aniden yine 3. Ligin kurulmasına karar verdi.

1984 – 85 sezonunda ORAS grubu ile birleşen İstanbulspor, Fethi Erhan’ın başkanlığı ve eski Kasımpaşa’lı Çetin Noyan’ın teknik direktörlüğü’nde iyi bir kadro kurdu. Kalede Necdet – Kaptan B.Mehmet (14 sezonda 1. Ligden amatöre kadar tümünü İstanbulspor’da yaşadı ) – Murat Tetik ve Murat Özarı (Coşkun Özarı’nın oğlu) – Mehmet Şansal –  Çetin- Tarık – Sadettin – K.Kemal – Levent – Ömer Ali – Cemil – Cahit – Ufuk ve Adana Demirspor’dan gelen ele avuca sığmaz Kenan ile ligin tozunu atmaya başlamıştık. O sezon tam 20 maç seyrettim. Vefa, Eyüp, Sarıyer, Silivri, Fenerbahçe dahil İstanbul’un bütün stadlarında 18 galibiyet gördüm. Bu arada şimdi tarih, ya da otel olan Şeref stadındaki maçları nedense pek hatırlamıyorum. Oysa eski mermer sütunlardan tribünleri, yüzme, çay ve esrar köşeleri, kömür tozundan zemini ile ne ilginç bir yerdi.

Bizler 2.lige çıkmak için umutlanırken, Bakırköy’ün başında Galatasaray’ın eski idarecisi Turgan Ece’nin olduğunu hesaba katmamışız. Bir iddialı takım da Çorluspor idi ve hayatımda en unutamayacağım 5 maçtan birisi olan 6 Ocak 1985 de Vefa stadındaki İst.Spor – Çorlu maçını 7 Ocak 1985 tarihli Hürriyet gazetesinde Talay Erker’in sütunundan aktarayım:

“ Bir hakem ki, üzerinde Çorlu forması eksik”

Dün Vefa stadında tribünleri silme dolduran iki ayrı kutup seyirciyi, verdiği kararlarla arı kovanına çomak sokarcasına devamlı tahrik eden hakem Tahsin Kesiciler adındaki beyzadenin yüzünden bir olay çıkmadı ya..Ne mutlu bizlere !..

Sadece Çorluspor forması eksikti üzerinde. Hemen oyunun başında İstanbulspor aleyhine bir penaltı çaldı ki, çok sevinen binlerce Çorlu taraftarı bile vicdanlarında ayıpladı.

Hele bir ikinci yarısı vardı ki oyunun, tamamen hakem rezaleti yaşandı.  Oyunu 2 – 1 önde götüren İstanbulspor’lu futbolcuların her topa girişi faul idi !  Tekmeyi yiyip yerde kıvranan İstanbulsporlu’nun işi ise Allah’a kalmıştı, hakem bakmıyordu bile. Hele bir de topu eline alıp götüren Çorlu oyuncusunu gösterdiği için İstanbulspor’lu Levent’e kırmızı kart göstermez mi?

Binlerce insanın gözü önünde tek taraflı kararlarında bu derece gözü kara olabildiğine göre bu hakemin adı belleklere kara kalemle ve altı çizilerek yazılmalı. Yazılmalı ki, takımların kaderleri ile böylesine ucuz oynanmamalı….

Çorluspor’un lehine, aleyhine çalmış önemli değil..Önemli olan dün sahada öyle bir hakemin olması ! İstanbulspor buna rağmen kazandı… Vallahi mucize…”

Böyle ufak ufak kıyılan Sarı – Siyah son hafta öncesi 4. Sıraya geriledi. Fenerbahçe stadına alınan son haftadaki Bakırköy maçında baktık ki, maraton tribünü görülmemiş bir şekilde İstanbulspor taraftarı ile dolu. Neyse yarım saat geçmeden bunlar Sarı Kırmızı kendi Çorluspor bayraklarını açtılar. Tabii maçı 3 – 1 Bakırköy aldı, bize, Çorlu ve Eyüp’e hüsran düştü.

(Devam edecek)

60 Yıl Sarı-Siyah: Dr. Ali Uygun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir