Çanakkale Gönüllülerinin Takımı: İstanbulspor

Türkiye’nin dev metropolü İstanbul’un adını taşıyan bir takım var: İstanbulspor. Bu takım adına ve tarihine yakışmayan bir süreç sonunda sıradan bir ticari ürün gibi satışını bekliyor. Bu dramatik olay karşısında İstanbul şehrinin hemşehrileri suskun ve kayıtsız. İstanbulspor olayı futbolun neden sadece futbol olmadığının ve Endüstriyel Futbolun sevimsiz sonuçlarının tipik bir örneği. Biraz uzunca da olsa bu örnek olayı sıkılmadan okuyacağınızı umuyorum.

Sarı-Siyah Renklerin Tarihi Kimliği

Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) Avrupa Osmanlı İmparatorluğu’nu işgal etmek için var gücüyle Çanakkale’ye yüklendi. Maksat Çanakkale’yi geçip Osmanlı’nın başkenti İstanbul’u ele geçirmekti. Fakat işgalcilerin planları tutmadı. Çanakkale’yi geçemediler. Türk Ordusu “Çanakkale geçilmez” dedi. Düşman geçemedi ama bunun faturası aralarında üniversiteli ve liseli gençlerin de bulunduğu 250 bin şehit ve yaralı oldu.

1915 yılında İstanbul Erkek Lisesi Galata’da Kemeraltı Caddesi’ndeki bugünkü Saint Benoit okulunun bulunduğu binadaydı. Çanakkale’ye yurt savunmasına İstanbul Erkek Liseli öğrencilerin yaralıları İstanbul’a dönüyorlardı. Yaraları okulda tedavi ediliyordu. Bu nedenle okulun taş duvarları hastane rengi “sarıya” boyandı. Tedavi görenler tekrar Çanakkale’ye gitti. İstanbul Üniversitesi’ndeki ağabeyleri gibi…

19 Mayıs 1915 Çarşamba günü, Çanakkale Savaşları’nın tarihe en kanlı ve en kayıplı günü olarak geçti. Altı buçuk saat süren hücumun sonunda 2. tümenin çoğu öğrenci olan 10 bin askerinin tümü eriyip gitti. Gencecik fidanlar ölüm kusan makineli tüfeklerin karşısında ekin gibi biçildiler. Bu kanlı günün ardından savaşa gönüllü giden İstanbul Lisesi öğrencilerinin hiçbiri okullarına geri dönemedi. Okulun bir kısmı revire çevrildiği için sarı renklere boyandığı Karaköy binasının toplantı salonuna bu haber ulaştığında, okulun yaslı yöneticileri ve öğrencileri arkadaşlarının anısına tüm pencereleri “siyah” renge boyadı. Çanakkale’ye vatan savunmasına gidenler geri dönmeyince sarıya boyanan okulun pencere kasaları, bu kez siyaha boyandı. Matem vardı okulda.  Sarı-siyah renkler, ilerde 1926 yılında İstanbul Lisesi’nin içinden doğan İstanbulspor’un renkleri olarak özel bir kimliğe kavuştu.

İstanbul Liseliler ölen bir futbolcu adına kulüp kurarlar
Cumhuriyet’ten sadece üç yıl genç İstanbulspor’un temeli, genç yaşında bir futbolcunun ölümüyle, köklü bir İstanbul lisesinin öğretmen ve öğrencileri sayesinde atıldı Denebilir. Yıl 1924. Süleymaniye Kulübü, değerli futbolcusu Yavru Saim’in ölümünden sonra, onun adını taşıyan bir genç takım kurar ve başına takımın forveti ve Saim’in yakın arkadaşı Kemal HALİM’i getirir. Kulübün oyuncu kaynağı ise komşu Münir Paşa Konağı’nda faaliyet gösteren İstanbul Erkek Lisesi‘dir; Kemal HALİM takımın oyuncularını okulun öğrencilerinden oluşturur. Yavru Saim takımı, Kemal HALİM Bey kulüple anlaşmazlığa düşünce dağılsa da liseliler hocalarını yalnız bırakmaz. Takım bir süre, Cerrahpaşa Kardeşler Gücü‘nün ilk harflerinin Eski Türkçe’deki okunuşu olan ‘’Cim-Kaf-Kef’’ adıyla faaliyetini sürdürür, ancak mahalle takımı olmaktan öteye gidemeyince Kadırga semtindeki Gürbüzler Yurdu Kulübü’yle birleşir ve İstanbul Gürbüzler Ocağı olarak anılmaya başlar.

Kulüpte oynayan öğrencilere göre, bütün oyuncuları Sultanili bir takım, başka bir kulübün formasını giyip sahada o kulübü temsil ediyordu. Yakışık almazdı. … Emin KALAFAT, Mümtaz TAHRAN, Cemil Said BARLAS, Tahsin BANGUOĞLU ve Yavuz ABADAN gibi geleceğin bakanları, profesörleri olacak gençler bu kulüple ilgili tartışmanın başını çektiler. İsteklerini sıraladılar ve toplantı salonunda kürsüden okumaya başladılar; “Takımı tüm okulun malı haline getirmek, adını İstanbulspor olarak değiştirmek ve okulun renkleri olarak bilinen sarı-siyahı takımın rengi – Bu rengin öyküsü Birinci Dünya Savaşı’na uzanıyor… İstanbul Sultanisi, eli silah tutan bütün gençlerin vatan savunmasına katıldığı dönemlerde neredeyse okulun yarısını cepheye yolluyor. Gidenlerin çoğu geri dönmüyor. Bunların içinde Gürbüzler Ocağı takımının, yani Sultanili gençlerin adları da var. Yaralı dönen gençlerin tedavisi ise okulun hastaneye dönüştürülen bölümlerinde yapılıyor. Duvarlar sarı renge boyanıyor, çerçeveler ve bütün ahşap kasalar da siyaha. İşte sarı-siyah İstanbulspor rengi buradan geliyor.- olarak kabul etmek…” Kısa ve net. Var yok dinlemez bir çocuk isteğiyle bir solukta sıraladılar isteklerini. Kemal HALİM Bey, Memba-ı İrfan Mektebi mezunuydu ama İstanbul Sultanisi’ne bu okulda okumak ve bir futbol takımı kurmak nasıl bir şeydir onu anlatıyordu…

Tamamını İstanbul Liseli gençlerin oluşturduğu İstanbul Gürbüzler Ocağı takımı, 4 Ocak 1926‘da İSTANBULSPOR adını ve okulun sarı-siyah renklerini liselilerin gözyaşları eşliğinde alır. O kongrede İstanbul Erkek Lisesi Müdürü H. Besim Bey başkan, spor öğretmeni İhsan Erkal Bey asbaşkan, Kemal HALİM Bey de genel sekreter seçilir. Kurucuların çoğu ise lisenin öğretmenleridir.

Kurtuluş Savaşı sonrası zorlu bir dönemdi. Yukarıda sıraladığımız isteklerini kabul ettirmişlerdi ama yeniden inşa süreci bu zorlukların içinde yapılıyordu. Büyüdüler ve genişlediler. Okul çatısı yetmez oldu. Aksaray Valide Camii’nin karşısındaki köşede bulunan Vardar Kıraathanesi’nin ikinci katı 30 liraya kiralandı.

Şampiyonlukları da var

1927-1928 sezonunda sahalara İstanbul 3. liginden fırtına gibi giren İstanbulspor, spor yazarlarının pek sevdiği deyimle ‘’rakiplerini silindir gibi ezer’’ ve ilk yıl 3. lig, ikinci yıl da 2. lig şampiyonu olarak 1. ligdeki yerini alır. Ama artık orada, Üç Büyüklerin yanında, o zamanların ünlüleri Vefa, Beykoz, Süleymaniye, Anadolu gibi takımlar da vardır, dolayısıyla mütevazı amacı ‘’küme düşmemek’’ üzerine kuruludur.

Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın, maç hasılatları konusunda anlaşamadıkları için lige katılmadıkları 1931-1932 sezonundaki şampiyonluğunu, aynı yıl kazandığı İstanbul Şildi’ni saymazsak, İstanbulspor hiçbir zaman en tepelerde bir takım olmaz. Ama o yıl, Türkiye Futbol Şampiyonluğu’nu İstanbul’a getiren ilk takım olarak tarihe geçer. Beykoz’da bir arsada, şehre inemesinler diye kafaları sıfır numara tıraş edilerek şampiyonaya hazırlanan futbolcular İzmir’deki final maçında Altınordu’yu 3-0 yenerek şampiyon olunca, onları getiren vapur İstanbul Liseliler tarafından Yeşilköy açıklarında sevgi gösterileriyle karşılanır.

Bir sonraki yıl Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın ardından üçüncü sırayı alarak başarılarının rastlantı olmadığını kanıtlayan İstanbulspor, 1930′ların başlarında ‘’dördüncü büyük’’ diye anılır. Ama zaman zaman dördüncülüğünü korusa da, yıllar kah onunculukla, kah altıncılıkla geçecek; bir yandan başından hiç eksik olmayacak mali krizlerle boğuşurken, İstanbul 2. ligine düşüp düşüp çıkacaktır.

1940′lı yıllarda bir ara ‘’enkaz durumu’’ yaşanır. Ama şimdi olduğu gibi o zamanlar da ‘’farklı’’ futbolcuları olacaktır. En gözde futbolcusu Erdoğan DAĞDELEN, Fenerbahçe’den aldığı transfer teklifini, ‘’Takımımı yalnız bırakamam’’ diye reddeder. Yani ‘’onur mücadelesi’’ bir gelenektir İstanbulspor’da.

1950′lerde yeniden yükselen ve hatta üçüncülüğe kadar ulaşan İstanbulspor, 1960′ların başlarında Türkiye Ligi’nde beşinci veya altıncı sıradaki yerini korur. Ama çizdiği grafik, sanki 1. ligin onu zorladığını, 2. ligin de çok hafif geldiğini gösterir. 2. lige düşer düşmez şampiyon olup yeniden 1. lige yükselen takım, 1970′lerde, 3. ligi de görür, hatta amatör kümeyi. Az daha tarihe karışacaktır.

Cankurtaran holding dönemi

1990 yılına kadar liseliler tarafından imece usulüyle yönetilen kulüp, futbolun sanayileşmesi karşısında güçlerinin yetmeyeceği görüşüyle anonim şirket halini alarak hisselerin yüzde doksanını Cankurtaran Holding’e sattı.

Camianın bütün kuruluşlarının bağlı bulunduğu İstanbul Lisesi’nin Müdürü Sadık Akkuş yüzde 10 hisseye sahip olmalarının sebebini “Bizim için olmazsa olmazlarımızın korunması. Bunlar; rengimizin değişmemesi, armamızın değişmemesi ve ismimizin değişmemesi” diye açıklıyor.

1992 yılında Cankurtaran Holding’in mali açıdan dara düşmesi sonucu yaşananları, şu anda İstanbul Lisesi’nin bünyesinde bulunan ve amatör sporları barındıran İstanbulspor Kulübü Derneği başkanı Hüsnü TEREK anlatıyor: “Cankurtaran Holding mali sıkıntıya düşüp takıma yatırım yapmadan düşmemeye oynayacağımızı söyleyince, Erem ERTEKİN’e bu durumu açtım. Bir gün sonra Star grubunda görev yapan Erem ERTEKİN beni arayıp ‘Bunu bir konuşalım’ dedi ve bir hafta içinde İstanbulspor A.Ş. Cem UZAN tarafından alındı”. İstanbulspor A.Ş. 12 milyar Türk Lirası karşılığında (Amerikan doları o yıl 8 bin 573 lira) UZAN’ların oldu.

İstanbulspor Kulübü Derneği yönetim kurulu üyesi Mehmet ERTÜRK’e göre kulüp Cankurtaran döneminde A.Ş. olmasına karşın amatör ruhla yönetiliyordu. Ancak UZANlar ile birlikte iş profesyonelleşti ve kulüp sosyal dönüşümü gerçekleştiremedi.

Cem UZAN Medya ile futbolu birleştiriyor

Dünyadaki medya patronlarının futbol kulüplerine sahip olması modası, 1991 yılında Cem UZAN’la birlikte Türkiye’de de başladı. Medya alanında ilklere imza atan Cem UZAN, gerçekleştirdiği icraatlar gözönüne alındığında, Silvio BERLUSCONI ile benzerlikler arz ediyordu. Fakat, aynı benzerliği ile AC Milan arasında kurmak zordu. Çünkü, AC Milan tüm kentin sahip çıktığı bir takım, İstanbulspor ise çoğu İstanbullunun adını bile duymadığı sıradan bir kulüptü. Star TV, Kral TV, Telsim, Çukurova Elektrik, Kepez Elektrik ve daha birçok şirketin sahibi olan Cem UZAN, 1994 yılında İstanbulspor ‘u satın aldı ve kulübü şirketleştirdi. Cem UZAN, Ahmet Özal ile ortaklığından ayrılmış ve Star TV, 1992′de maç yayın haklarını almıştı. Bu konuda üyesi olduğu Galatasaray Kulübü ile yaptığı anlaşma yıllık 800 bin dolar olmak üzere üç yıllıktı ve takımın yurtiçi maçlarını kapsıyordu. GS yönetimi ile anlaşmazlığa düşen Cem UZAN, 4 milyon dolara Emin Cankurtaran’dan İstanbulspor hisselerini aldı. Amacı yalnız üç büyüklere rakip bir takım yaratmak değil, Avrupa’da adını duyuran bir marka yaratmaktı. Bu anlamda kendisine örnek aldığı kişi ise İtalya liglerinin iddialı takımı Milan’ın sahibi olan işadamı Silvio BERLUSCONİ idi.

Kulübün satın alınması öncesinde lisede yapılan ilk toplantıda Cem UZAN “Ben burayı satın alıp takımı hemen 1. Lige yükseltip Avrupa Kupalarında oynatacağım” diyerek hedefini açıklıyor. Takımın adını İnter Star, renklerini de kırmızı-siyah ya da mavi-beyaz yapmayı düşündüğü de sonra camiaya ulaşıyordu. İstanbul Erkek Lisesi Eğitim Vakfı’na (İLEV) ait yüzde 10 hisse burada işe yaradı.

Milan Takıntısı Ve Reyting, Para Çıkmazı

Cem UZAN’ın büyük hayalleri vardı. İstanbulspor’u yeniden yapılandıracak, dünyanın yıldız futbolcularını toplayacak, takımı önce Türkiye şampiyonu, sonra da Avrupa şampiyonu yapacak, maçlarını Star Tv’de yayınlayarak reytingini yükseltecek ve dolayısıyla da bol para kazanacaktı. Elektrik santralları, çimento fabrikaları, bankalar, televizyonlar ve daha neler nelere sahip olan Cem UZAN, taraftarı olmayan İstanbulspor ‘un parayla şampiyonluğa ulaşacağına inanıyordu. O sırada hayalleri arasında başbakan olmak da var mıydı, yok muydu pek bilinmiyor. İtalya’da Telepiu+ adlı kanalın patronuyken AC Milan takımını satın alan, kulübü İtalya ve Avrupa şampiyonu yaptıktan sonra siyasete atılan, kurduğu Forza İtalia partisinin birinci parti seçilmesiyle Başbakan olan Silvio Berlusconi’nin izinden giden Cem UZAN, İstanbulspor ‘u satın aldıktan sonra başbakanlık hayali de kurduğunu, sonradan siyasete atılarak iddialı bir parti lideri (Genç Parti) profili çizerek kanıtlıyor.

Cem UZAN, üç yıllık uğraştan sonra İstanbulspor 1. Lig’e çıkınca çok rakamlı paralar karşılığında birçok yıldız oyuncu transfer etti. Tanju Çolak, Sergen Yalçın, Oğuz Çetin, Aykut Kocaman gibi yıldız transferlerin yapıldığı, kamera ışıklarının oyuncularına döndüğü bu dönemde İstanbulspor, 23 yıl aradan sonra yeniden 1′inci lige çıkar ve önemli bir konuma gelir. Takımın başına da ünlü teknik direktör Leo BEANHACKER’i getirilir. Amacı, taraftarı olmasa da İstanbulspor ‘u seyredilebilir bir takım haline getirmek ve insanları ekran başına toplayabilmekti. O zamanlar Havuz Sistemi’nin ismi bile telaffuz edilmiyor, isteyen televizyon kanalı istediği kulüple yayın anlaşması yapıyor ve maçları naklen ekrana getiriyordu. Dolayısıyla İstanbulspor ‘un maçlarını STARTV yayınlıyor ve bir sezon boyunca on yedi tane lig maçı bedavaya geliyordu.

BEANHACKER’in isyanı 

İstanbulspor, 1. Lig’deki ilk yılında, yaptığı transferlere oranla başarılı bir çıkış gösteremedi, 2. Lig’e düşmekten zor kurtuldu. Teknik Direktör BEANHACKER ‘Seyircisiz bir takımın başarılı olması mümkün değil’ diyerek İstanbulspor ‘dan ayrıldı. Anlaşılan taraftar da transfer etmek gerekiyordu. Çok geçmeden, neredeyse bedava denebilecek bir ücret karşılığında kombine biletler satışa çıkarıldı. Yine de seyirci sayısı bini geçmedi. Cem UZAN’ın gözü yılmadı. Ne olursa olsun takımın başarıya ulaşacağını düşünüyordu. Yıldız futbolcu toplamaya devam etti. 1. Lig’deki ikinci yılında düşme korkusu yaşamayan İstanbulspor , Türkiye’yi İntertoto Kupası’nda temsil etti. Takımının üçüncü sezonda bir ara şampiyonluk potasına da girmesi stratejinin başarılı olacağı konusundaki umutları arttırdı.

Sezon başında büyük umutlarla oluşturulan yıldızlar topluluğu (Nesim, Hamza, Atakan, Emre, Oğuz, Aykut, Sergen, Gökhan, Engin, Saffet, Zdravkov, Halilagiç, Ferri, Gralak) UEFA Kupası’nda mücadele etme hakkını kazandı fakat Romanya’nın Piteşti takımına elenmekten kurtulamadı. Ligde alınan başarısız sonuçlar da Cem UZAN’ın moralini bozdu, şampiyonluk umutlarını suya düşürdü.

Adanaspor da beklenen alternatif olamıyor
Teknik Direktör BEANHACKER’in ‘Seyircisiz bir takımın başarılı olması mümkün değil’ diyerek İstanbulspor ‘dan ayrılması ile alternatif bir strateji arayan Cem UZAN seyircili bir takım olarak Adanaspor’u seçti ve iflasın eşiğine gelen kulübü satın aldı. Çukurova Elektrik’in de sahibi olan Cem UZAN Adana’ya yabancı değildi. İstanbulspor ‘un fazla oyuncuları (Hasan, Altan, Ender, K.Şenol) hemen Adana’ya gönderildi. Adanaspor’a Toros Kaplanları denilerek güçlü bir imaj oluşturuldu. Ardından iki kardeş kulüp İstanbul Boğaları ile Toros Kaplanları arasında bir özel maç oynandı. Star’ın naklen yayınladığı maçta Adanalı futbolseverler tribünleri tıklım tıklım doldurdular ve UZAN’lar lehinde tezahürat yaptılar.
Adanaspor, başarılı bir sezonun ardından 1. Lig’e yükselmek üzereydi ki Şekerspor’un gazabına uğradı. Genel kanıya göre, Adanaspor 1. Lig’e yükselseydi UZAN lar İstanbulspor ‘u bırakıp tüm yatırımlarını Adanaspor’a yapacak ve Adana, Cem UZAN’ın deyimiyle, diğer takımlar için cehennem haline gelecekti. Adanaspor gecikerek 1. Lige yükseldi ve bu da başka sorunların yaşanmasına neden oldu.

Stad savaşı ve tükenen umut 
Cem UZAN’ın moralini bozan bir şey daha vardı: İnönü Stadı’nı kiralayan Beşiktaş Spor Kulübü’nün İstanbulspor ‘u bu stada sokmak istememesi, istese de fahiş fiyattan kiralaması. Galatasaray’ın Ali Sami Yen’i, Fenerbahçe’nin de Fenerbahçe Stadı’nı satın almasıyla İstanbulspor ‘un maçlarını Bayrampaşa Stadı’nda oynamak zorunda kalması, yıldız futbolcuların böyle bir stadda top oynamak istememeleri ve Ankaragücü’ne 4-1 yenilmeleri ise bardağı taşıran son damla oldu.

Önce Futbol Federasyonu’na, sonra da aldıkları paraları hakketmediklerini iddia ettiği yıldız futbolculara sitem eden Cem UZAN, İstanbulspor başkanlığını bıraktı, kulübü ve futbolcuları da satılığa çıkardı. Önceki sezonun son haftalarında şampiyonluk potasına girdikleri bir dönemde İstanbulspor’un Gençlerbirliği ile İstanbul’da 3-3 berabere kalması Cem UZAN’ı sinirlendirmişti. Maçtan sonra diktatörce bir demeç veren UZAN, ‘Sahada Turist Ömer gibi dolaşan futbolcuların cezası çok büyük olacak. Onları hiçbir takıma satmayacağım, süründüreceğim ve futbol hayatlarını bitireceğim’ demişti. Bu cümleler, para ve medya gücüne güvenden kaynaklanıyordu. Fakat sonradan bu söylediklerinin tam tersini yaparak bütün futbolcularını satışa çıkardı.

1998 sezon başına kadar İstanbulspor ‘un parayla şampiyon olacağına inanan Cem UZAN, artık taraftarsız bir takımın başarıya ulaşamayacağının farkına vardı. İstanbulspor’un maçlarını Star TV’den yayınlayarak para kazanma planı da Havuz Sistemi’nin kurulmasının ardından maçların naklen yayın hakkını Cine 5‘in alması ile daha önce suya düşmüştü. Bunlara bir de futbolcuların profesyonelce davranmamaları, alınan kötü sonuçlar ve büyük statlardan birinin verilmemesi eklenince Cem UZAN son noktayı koydu: ‘Reyting yok, başarı yok, kazanılan para yok, ben niye cebimden bu futbolcuların cebine trilyonlar akıtayım ki?’ Üç büyüklerin futbolcularının standartlarını yakalamış olan, ‘’onların kaldığı otellerde kalan’’ oyuncular bunun artık sürmeyeceğinin farkına varırlar. Nitekim ilk düşüşte ücretleri yarı yarıya, hatta üçte birine iner, yıldız oyuncular ayrılır, yalnızlıklarına geri dönerler.

Spor kamuoyu şok oldu 
Cem UZAN’ın bu beklenmeyen kararı, spor kamuoyunu adeta şok etti. Türk futbolunun en büyük finansörü futboldan elini eteğini çekiyordu. Yetkililer ve spor yazarları tarafından dön çağrısı yapıldı ancak Cem UZAN, ‘Kesin kararımı verdim’ diyordu. İstanbulspor , Antalyaspor karşısına kadroya alınmayan Sergen, Emre, Nesim, Saffet, Fuat ve sakat olan Oğuz’dan yoksun kadrosuyla çıktı. Antalyaspor karşısında onur mücadelesi veren futbolcular maçı 3-2 kazandılar ancak bu galibiyet Cem UZAN’ın geri adım atmasına yetmedi.
Futbolun en büyük finansörünün futboldan elini eteğini çekmesi spor camiasını üzdü üzmesine ama diğer kulüpleri sevindirmedi değil. Transfer döneminde yıldız futbolculara astronomik rakamlar teklif ederek fiyatların yükselmesine sebep olan Cem UZAN’ın bu kararı bütün kulüpleri sevindirdi. Artık futbolcular, istediği parayı vermeyen kulübüne ‘Öyleyse ben İstanbulspor ‘a gidiyorum’ diyemeyecek, dolayısıyla transfer fiyatları astronomik rakamlara ulaşmayacaktı.

Futbolcularına Tedbir Konulan Takım
Aykut Kocaman’ın gün gelip takımın hem futbolcusu, hem de teknik direktörü olduğu 2000 yılına kadar İstanbulspor, ligde doğru dürüst performans gösteremediği gibi, ekonomik anlamda da çöküntüye uğrar. Ekonomik sorunlar hálá düzelmiş değildir, hatta UZAN’ların İmar Bankası soruşturması kapsamında tedbir konan 260 şirket arasında İstanbulspor da vardır. Dahası, futbolcuları üzerinde bile tedbir bulunan takımdır İstanbulspor. Bunaltan olumsuz gelişmeler karşısında, takımın hocası Aykut KOCAMAN, “futbolcularının önünü açmak” gerekçesi ile görevinden istifa eder.

Aykut Kocaman İstanbulspor’dan neden ayrıldığını ve yaşadığı sorunları 2.Şubat.2004 te basına şöyle anlatır:

“İş öyle bir çözümsüz hale gelmişti ki, oyuncuların önünü açmak istedim” “Eğer koşulların değişeceğine dair ufak bir ışık görsem, dönerim. Ayrıca takımı verseler bütün risklerine rağmen bugün satın alırım”.

İLEV Gelişmelere Kayıtsız
Aykut Kocaman’ın istifasıyla gözlerin çevrildiği İstanbulspor A.Ş.’de bundan sonra ne olacağı? ciddi bir endişe konusu olur. ILEV Vakfının geriye kalan hisseleri alıp almayacağı konusuna, İLEV Genel Sekreteri Kemal KAFADAR’ın yanıtı olumsuzdur. “Biz eğitim alanında bir sivil toplum kuruluşuyuz. Eğitim konusunda çalışan bir sivil toplum kuruluşunun da profesyonel bir futbol takımını yönetmesi hedef değil. Böyle bir hedefimiz yok”.

Ancak buna karşın İstanbulspor adına yakışır bir çözüm bulmak için Vakıf, kendi arasında fikir jimnastiği yapıyor. Kafadar, bu tartışmalar sırasında çözümün camia içinden gelmesinin tercihen iyi olacağı görüşünde. Ama burada önemli olan bir şey var. Çoğunluk hisselerin yüzdesine sahip olanların iradesi. Yani Cem UZAN hisseleri satacak mı, satmayacak mı? Ancak geçen sürec içinde bu gerçekleşmiyor ve UZAN hisseleri devretmekten vazgeçiyor. Bunun sonucunda Aykut Kocaman istifa etmek zorunda kaldı. İstanbulspor A.Ş.’nin UZANların elindeki yüzde doksan hissenin devrinin önündeki bir engel de, UZAN’ın geçmiş dönemde yapmış olduğu harcamaları isteyip istemeyeceği idi. Cem UZAN’a yakın çevreler, UZAN’ın bu parayı talep ettiğini söylüyor. Bu söylenti değilse, satışın önündeki en büyük engel ve sonraki daha olumsuz gelişmelrin de kaynağı.

O nedenle İstanbul Liseliler şu anda bekleme kararı aldı. Sadık AKKUŞ beklemeyi şu sözlerle açıklıyor: “İstanbul Lisesi’nin arkasında şu anda bu liseden mezun olmuş 15 bin kişi var. Bu bir manevi yaptırımdır. Ancak maddi yaptırıma dönüşebilir. Şu anda herkes beklemede ve bizim bir tek hareketimizi bekliyorlar.” Beklemeye geçen camianın yaptığı ilk icraatı ise, İstanbulspor A.Ş.’nin kapatmak zorunda kaldığı altyapı faaliyetinin İstanbulspor Kulübü Derneği olarak devralmak oldu.

Prof. Dr. Nejat Aral’ın ifadesiyle, Gençlik İl Spor Müdürlüğü gerekli izni verdiği takdirde anonim şirkete bir katkı sağlayacak. Bu desteğin anonim şirketi aylık yetmiş beş bin dolar civarında bir harcamadan kurtaracağı tahmin ediliyor. Ağabey-kardeş ilişkisinin bulunduğu camiada bu arada; Sedat ALOĞLU, Emre CAN, İsmail UYANIK, Mesut YILMAZ Ve Abdullah KİĞİLİ gibi ağabeyler kişisel girişimlerde bulunuyor. İstanbulspor A.Ş.’nin o sırada kulislerde konuşulan beş alıcısı olduğu. Kulübe talip olanların hisselerin devri için ödemesi gereken paranın 20 trilyon lira civarında olduğu konuşulsa da, kesin olan İstanbulspor ‘un 6 trilyon SSK primi ve vergi borcu, futbolculara da 3-4 trilyon lira borcu bulunduğu ve bu yükün altına kimsenin girmek istemediği.

‘’Amatörden başlarız’’ 
Bir de şöyle bir durum var. İstanbulspor kulübü anonim şirket olduğu için, bu işin hukuki altyapısı Türkiye’de net olarak ortaya konmuş değil. İstanbulspor A.Ş, Şubat ayında birinci ligde oynarken iflas ederse ne olacak? Bunun cevabını kimse bilmiyor. Mehmet Ertürk bu durumda İstanbul Liselilerin devreye gireceğini söylüyor. “Bu işin sahibi İstanbul Lisesi himayesinde İstanbulspor Kulübü Derneği. İstanbulspor A.Ş iflas etse, kapansa, yok olsa, biz İstanbulspor’u mahalli ligden yeniden başlatacağız. Eğer bu işi ortaklarımız çözemiyorlarsa, çözemediklerini deklare etsinler. Biz kendi içimizde bu işi halledebileceğimize inanıyoruz. Ancak bu şekilde işi bekletmek, zamana yaymak, çözümsüzlüğü üretiyor”. Kendileri hakkında sıkça dile getirilen sorumluluktan kaçıyorlar eleştirisine Kemal Kafadar, “Böyle bir şey söz konusu değil, isteğimiz ortak konuşma zemininde bu işin tüm inisiyatif sahiplerinin bir araya gelmesi ve ortak bir çözüm üretmesi” diyor.

Kulüp TMSF tarafından devralınıyor
Kuruluşundan 88 yıl sonra, lisenin Cağaloğlu’ndaki binasının toplantı salonunda, 2003 yılının kasım ayında bu kez başka bir acı haber konuşuluyor. 1926 yılında Kemal Halim Gürgen başkanlığında İstanbul Lisesi idarecileri ve öğrencileri tarafından kurulan, 1990 yılında Türkiye’nin FUTBOLDAKİ ilk anonim şirketi haline gelen ve 1992 yılında Cem UZAN tarafından satın alınan İstanbulspor A.Ş.’nin başkanı Adnan Sezgin, “Kulüp batıyor, sahip çıkın” mesajını verir. En az 89 yıl önceki kadar acı bir durumdu liseliler için. Bu arada Cem UZAN avukatları bir oldu bitti yaparak kulüpte yönetimi devralırlar ve Adnan SEZGİN başkanlıktan uzaklaştırılır.

2004 yılı Mayıs ayında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), UZAN Grubu avukatları tarafından yönetimi ele geçirilen İstanbulspor’a bir akşam saatinde düzenlediği operasyonla el koyar. TMSF’nin gerekçesinde İstanbulspor Spor Faaliyetleri ve Ticaret A.Ş’ye “Mevcut yönetimin, İstanbulspor’un içini boşaltacağı endişesiyle UZAN Grubu’ndan alacaklarını tahsil edebilmek amacıyla” el konulduğu belirtilir.

TMSF’nin, T. İmar Bankası iştiraklerinden İstanbulspor’un yönetimine el koymasıyla ilgili yapılan yazılı açıklamada, 4 Haziran 2004 tarihinde yeni yönetim kurulu oluşturma iddiasıyla fiili durum yaratılması üzerine TMSF’nin harekete geçtiği belirtilir.
TMSF’nin, “mevcut yönetimin, İstanbulspor’un içini boşaltacağı endişesiyle UZAN Grubu’ndan alacaklarını tahsil edebilmek amacıyla 22 Haziran’da aldığı Fon Kurulu kararıyla İstanbulspor Spor Faaliyetleri ve Tic. A.Ş’ye el koyduğu” kaydedilerek, şöyle denildi:
“4 Haziran’da fiili durum yaratılarak göreve getirilen, malvarlığını yoğun bir şekilde kaçırma eylemleri içinde olan, hisseleri UZAN Grubu’na ait olmasa bile, onlar nam ve hesabına hareket ettiği yapılan araştırmalar sonucu tespit edilen İstanbulspor Spor Faaliyetleri ve Tic. A.Ş. yönetimi görevden uzaklaştırıldı. Yüzde 90 hissesini 2002 yılına kadar elinde bulunduran UZAN Ailesi, 2002 yılı sonrasında ise dolaylı olarak İstanbulspor’u idare etmekteydi.” 

Açıklamada, İstanbulspor’a el konulmasının nedenleri şöyle sıralandı:

“4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15/7 A maddesi uyarınca İstanbulspor Spor Faaliyetleri ve Tic. A.Ş’nin ortaklarının, temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimine el konulmuştur. İmar Bankası’nın iştiraki, yönetimi ve denetimi tek başına veya birlikte elinde bulunduran tüzel kişi ortaklarından olduğu için, ayrıca İmar Bankası A.Ş’nin gerçek ve tüzel kişi ortaklarının yönetim ve denetimi doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran şirketlerden olduğu için ve ayrıca doğrudan veya dolaylı hakim ortakları ve veya yöneticileri adına hareket ettiği belirlendiği için TMSF böyle bir karar almıştır.”

Açıklamaya göre, TMSF’nin İstanbulspor’un yönetimine atadığı yeni yönetim ise şu isimlerden oluşuyor:

Yönetim Kurulu Başkanı; Mehmet Akif YAŞIN, Başkan Vekili Orhan Seyfi GÜNER, Üyeler: Yusuf ADIGÜZEL, Salim ALKAN ve Taner KIRAL (İstanbul Erkek Lisesi Vakfı temsilcisi).

Açıklamaya göre, İstanbulspor, birinci ligdeki tüm sportif faaliyetlerine devam edecek, transferlerini sürdürecek ve en kısa zamanda satışı gerçekleştirilerek, TMSF’nin alacağı tahsil edilecek.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) İstanbulspor’a el koymasının ardından, TMSF yetkilileri ve Mali Şube ekipleri, kulübün Ataköy’deki tesislerinde incelemelerde bulundu. Kulüp binasında çalışmalarda bulunan TMSF yetkilileri ile Mali Şube Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, kulübün muhasebe kayıtlarını ve bazı evraklarını inceledi.
Fondan yapılan açıklamaya göre İstanbulspor birinci ligdeki tüm sportif faaliyetlerine devam edecek, transferlerini sürdürecek ve en kısa zamanda satışı gerçekleştirilerek, TMSF’nin alacağı tahsil edilecek.

Bu durum halen devam etmekte ve kulüp çeşitli şaibe iddialarının ortasında ismini taşıdığı şehrin onuruna ve gururuna yakışmayacak bir yalnızlık ve ilgisizlik içinde satışını beklemektedir.

Kutlu Merih
21 Şubat 2005 verkac.org

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir