Düşerler Fakat Ölmezler

DÜŞERLER FAKAT ÖLMEZLER

DÜŞTÜLER!..

Futbol denen sanata saygı duyduklarından, çimene tekmeyi yumruğu sokmadıklarından…

DÜŞTÜLER!..

Profesyonel dünyanın kirlerine, alınlarını, yüreklerini ve şereflerini gömmedikleri için…

DÜŞTÜLER!..

En büyük aday oldukları zaman bile, alkışsız, seyircisiz ve basınsız olduklarından…

Kitabın bana uzatılan beyazlığında İstanbulspor’u daktilo tuşlarından böyle çıkarmaya başladım. Futbol yapısı, yıldız oyuncu yaratmadaki bereketi, centilmenliği, cemiyet olarak sağlam çivileri ile İstanbulspor hem adsız kişi olarak hem de yazar olarak devamlı hayranlıklarımı tazelemiş bir kulüptür. İstanbulspor’un Türk ve İstanbul futbolu içindeki yeri -lig derecesi ne olursa olsun- değeri her geçen gün artan bir madalya gibi asılı kalacaktır.

İstanbulspor profesyonel değişme ile birlikte gelen, soysuz bir ticaret trafiğine hiçbir gün kontak anahtarı çevirmemiş kulüptür. Takımların futbolcuların ve teknik adamların boyunlarına fiyat listelerinin asıldığı günümüzde İstanbulspor, kendisini devamlı bu çirkin panayırın dışında tutmuştur.

İstanbulspor hiçbir devrede sahada kazanmak için ne parasını ne politik gücünü ne pazarlık sanatını kullanmıştır. İstanbulspor’un kitabında kazanmak için, çok kısa bir meşin yuvarlak ayeti vardır: FUTBOL!.. Bugün ikinci ligde ise İstanbulspor, bu düşüşte AYIP yerine her kulübün ibretleneceği bir namus ve ahlak çizgisinin derinliği vardır.
Yazarlık hayatımın ilk İstanbulspor’lusu rahmetli Ali Mortaş’tı. Yazları Florya belediye plajına getirdiği 15-16 yaşındaki bir fidan, bir iki yıl sonra muhakkak yıldız olurdu. Erdoğan Tokol Altınok’tan takım arkadaşımdı. İstanbulspor’la iç içe yaşadığı sürece hep inik başlı bir antrenör olarak kaldı. Başarılarından biri kalemimin ucundan damlar diye, benden “Richard Kimble” gibi kaçtı. Eşek Turan’ın karışık dilinde, hep ikinci ligden tekrar birinci lige çıkan İstanbulspor’un eşsiz hayat hikayesi vardı.

Ali Sohtorik imparatorluğunun karargâhı Mısır apartmanındaki loş lokalde bazı gecelerimi düşürüşüm, futbol ile politikanın inatçı Karadeniz şiveleri ile yoğruluşu, düşülen yıl teknik direktör Saim Kour’un elde defter kalem, “bu hafta hangi puanlar satılır?” şeklinde, matematik bıkkınlığı veren sıkıntısı, bezikle futbol taktiğinin kucak kucağa oturduğu masalar. Nirun Şahingiray, Fethi Talanay, rahmetli Talha Dinçel ve Hayri Aydıner’in başkan olarak reklamsız lokomotiflik günleri.

Yeni adam olarak ortaya çıkan Kaya abim!.. Kaya Çilingiroğlu İstanbulspor ile bab-ı ali mutlu azınlığımı barıştıran yöneticidir. İstanbulspor lafının mürekkeplenmediği günlerde, Çilingiroğlu tatlı sert mizacı, çıkarsız içtenliği ile yokuşu asfalt asfalt tırmanmış ve büyüklerin dukalığında olan spor sayfalarına İstanbul adını, bir plaka gibi çakmıştı.

İstanbulspor şimdi ikinci ligde…

İstanbulspor gibi cemiyetler düşerler, fakat ölmezler.

İstanbulspor’un şerefli geçmişine yazılacak olan kısadır.

Güçsüzdü, hatalar yapıldı ve küme düştü.

Fakat şerefli ve her zaman büyük olarak yaşadı.

Çünkü kümede kalmak, düşmek veya şampiyon olmak için, “futboldan ve sahadan başka hiçbir şeyi kullanmadı.”

İSLAM ÇUPİ
TERCÜMAN GAZETESİ YAZARI

(1972)


İSLAM ÇUPİ KİMDİR?
1932’de Tiran’da, Arnavut kralı Ahmet Zogu’nun başyaveri Allaman Çupi ile Nadiye Çupi çiftinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Enver Hoca’nın iktidara geçmesinin ardından 1940’larda ailesiyle birlikte Arnavutluk’tan Türkiye’ye göç etti. Bir süre Galatasaray Lisesi’nde okuyan Çupi, oradan Vefa Lisesi’ne geçti, 1951 yılında Vefa Lisesi’ni bitirdi. 1950’lerin ilk yarısının ünlü amatör takımı Çapa’da sürekli forma giyen Çupi, sol ayaklı futbol tekniği ile hayranlık uyandırmıştı.

1957’de Günlük Spor Gazetesi’nde muhabir olarak gazeteciliğe başladı. Son Havadis, Türkiye Spor, Yeni İstanbul, Akşam, Tercüman gibi gazetelerde çalıştı. 1981’de Milliyet’in spor müdürü Namık Sevik’in çağrısı üzerine hayatının sonuna kadar ayrılmayacağı Milliyet gazetesine geçti ve “Pazarın Ertesi” isimli köşesinde yazdı. Üstün zekâsı, özgün Türkçesi ve benzetmeleriyle spor yazarlığını saygın bir meslek haline getiren Çupi, bir ekol oluşturdu. Kendisini sevenler ona, bir spor yazarı olduğu kadar bir edebiyatçı gözüyle de bakıyordu. Gazetecilik yaşamı boyunca, başta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Spor Yazarları Derneği’nden olmak üzere değişik alanlarda 26 ödül kazandı. Bir dönem Türkiye Spor Yazarları Derneği asbaşkanlığı görevini üstlendi. Evli ve bir çocuk babası olan Çupi, Fransızca biliyordu.

Yazılarını daima kurşun kalemle yazan ve 44 yıllık gazeteci olan İslam Çupi tedavi gördüğü İstanbul Tıp Fakültesi’nde anî kalp durması sonucu 6 Şubat 2001’de hayatını kaybetti. Cenazesi Topkapı Maltepe Mezarlığına defnedildi.

1995 yılında yayımlanan “Hey Gidi İstanbul” isimli bir kitap yazan Çupi’nin yazıları vefatından sonra “Futbolun Ölümü”, “Olaylar, Sağ Bekin Lahana Dolmasını Yemesiyle Başladı” ve “Mağlubu Anlatmak” isimli kitaplarda bir araya getirildi.

 

Spor!… Spor!… Spor!… Ve İstanbulspor…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir