Ailece İstanbulspor’lu: Celil Bayhan

Uzun zamandan beri İstanbulspor’un tarihteki maçlarını yayınlıyoruz. İşte bu bilgilerin sizlere ulaşmasını sağlayan ekibin önemli bir parçası, yönetim kurulu üyemiz Celil Bayhan ile çalışmaların arka planını da içeren bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifle okuyacağınızı umut ediyoruz.

Celil Bayhan kimdir?

1961 doğumlu olup baba, tarafından Trakyalı anne tarafından İstanbul Fatih’li eşim tarafından ise Samsun’lu yum. 1983 yılı İTÜ mezunu işletme mühendisiyim.

Anne tarafından İstanbul Fatih değince zaten tuttuğum takım kendiliğinden oluşuyor. Anne, dayı, yakın akraba, içine doğduğunuz ailede herkes İstanbulspor’lu. Ya maçlardan ya İstanbul Erkek Lisesinden velhasıl onlara bir yerden bulaşmış. Başka bir şansınız yok. Peki şikayet ediyor muyum. ASLA.

Kendi çekirdek ailemde 2 ağabeyim daha var onlarda en az benim kadar sıkı taraftar. Ama yaşlar artık kemale erince, stadı azaltıp medyadan takibe başladılar. Ama arada yakalayıp maç anıların dinliyorum. Eksik olmasın eşim evlendikten sonra en vefakar  deplasman arkadaşım oldu, onunla da maç hatıralarımız az değil. Oğlum ve kızım da iyi bir İstanbulspor’lu olup yavaş yavaş  ailemizin temsilini onlar üstlenecek.

-İlk maçınızı hatırlıyor musunuz?

13.Şubat.1971,   9 -10 yaşları artık eyleme geçme zamanı. Rahmetli babamın kafasını yiyip duruyorum adam artık pes etti o Fenerbahçe’li kısmet bu ya bahsettiğim tarihte İstanbulspor-Fenerbahçe maçı var. Beni aldı götürdü mahşeri kalabalık biraz mücadele stada girdik dk. 5 gibi kim ne tarafa hücum ediyor anlayana kadar keskin bir düdük irkildim, bir baktım penaltı Fenerbahçe lehine artık siz düşünün. Ama kim ne tarafa hücum ediyor anladım. Fenerbahçeli Ziya topun başında yeni açık tarafına atacak ben maratondayım. Yıllar sonra aynı yerde Galatasaraylı Arifin kendisini yerlere atarak takımına kazandırdığı Hagi’nin de şampiyonluk penaltısına şahit olduğum tribün. Ama Ziya, Haği kadar şanslı değildi gerildi vurdu direk sallandı dönen topu defans dışarı vurdu. İşte ilk maç ilk anım. 30 lu dakikalarda Cemil deniz tarafındaki kaleye enfes vurdu ve maçı 1-0 kazandık. Mithatpaşa’dan eve nasıl döndük hatırlamıyorum ama ertesi gün bütün gazeteleri aldığımı iyi hatırlıyorum.

 -Maçlara tek başınıza mı giderdiniz?

Rahmetli dayım ve 2 oğlu vardı çocukları benle yaşıt onlara da Allah rahmet eylesin. Onlar benim maç grubumdu özellikle Vefa Stadı ve diğerleri herhalde gitmediğimiz stad zamanımızın maçı kalmamıştır. Onun için 1973-1974 ten sonraki maçların kayıtlarını çıkarıp yazmak bana ayrı bir tat veriyor. Çocukluğuma, anılarıma geri dönüyorum.

-Peki ilk deplasman?

İlk tek başımıza gittiğimiz deplasman maçım gene 1987 yılı sonuna gelir dayı oğlu ile gazeteye baktık maç Gölcük’te sabah Kartal’dan arabalı vapur ile Yalova oradan minibüslerle Gölcük. Stadı sorduk yürüme 5 dakika sıcak bir hava yürüdük geldik bir bakalım kimse yok, şaşkınız. Meğerse yanlış bakmışız maç ertesi gün. Dön bakalım geri ama oda keyifli hiç olmazsa mağlup değiliz, çünkü mağlubiyetlerden sonra yol bitmiyor.

-Tribünde ilk tanıdığınız İstanbulsporlular?

Yavaş yavaş tribünlere gelince tanıdık simalarla yakın olmaya başladık. Ali Uygun ağabeyim, rahmetli Şükrü, tenor Ali sonra Samsunspor kulübünde başkan olan İsmail Uyanık, rahmetli Azize abla, değerli emektar vefakar Muhittin ağabey, Yılmaz ağabey, Süha, ölenlere rahmet kalanlara selamet dilerim unuttuklarımdan özür dilerim.

Bu ekibin içinde bazıları liselilerdi benim gözlerim yeni liselileri çok aradı ama herhalde hayat gailesi onları bu meşgale den biraz uzak tuttu. Üniversitede de çok arkadaşım İstanbul Erkek Liseli idi onları da  maçlara zor getirdim. Karagümrük taraftarı olan bir arkadaşım inanın onlardan çok bizim maçlara geldi benle, onu bazen yalnız bırakmadım. Hala görüşürüz birbirimizin takımlarını takip ederiz.  Bence Karagümrük tarih boyunca bizimle hep kader birliği etmiştir. Onları da çok severim.

Bu sene Karagümrük deplasman maçını hep özlemle bekledim Vefa Stadı’nın büyülü atmosferi belki bize inanılmaz bir nostalji yaşatacaktı.

İstanbulspor’luluğunuzu hiç sorguladığınız oldu mu?

Yıllar geçip daha oturaklı olmaya başlayınca, insan uğruna koştuğu takımı sorgulamaya başlıyor. Ben bu takımı niye tutuyorum diye.

Bir kere bir toplumda meraktır ya kim hangi takımı tutuyor hemen sorarlar, ben susarım herkes den sonra en son ben söylerim. İnsanlar bir susarlar, bir şaşkınlık geçirirler. Bu benim en mutlu olduğum an, ben herkes gibi değilim, ben farklıyım. Her kulübümüzün bir özelliği var,  ama İstanbulspor gerçekten farklı.

Kim ne derse desin İstanbulspor Türk futbolunun son yüz yıllık tarihinin en önemli taşıdır. Bu kulübü yaşatmak yöneticilerimizin taraftarlarımızın görevi olduğu kadar, Türk Futbol ailesinin, rakiplerimizin, medyamızın da görevidir. Bu kulüp zorlu geçen senelerde (1975 ler den 1990 lara kadar) futbol piyasasında gerilerde kaldı. Bu dönemde Türk futbolu hep düşüşte ve hep inişte oldu. Bunun en önemli sebebi İstanbulspor’dur. İstanbulspor bir futbol kültürüdür. Bu kulüpte her branştan birer derece ve kupa vardır. Centilmendir. Yanlışlıkla kendi kulüplerinden ayrılanlara kucak açmış onları tekrar iyi noktalara gelmesini sağlamıştır. Gençlere, alt yapılara hep güvenmiş her sene en az 1 oyuncuyu kulüplerimize kazandırmıştır.

Biraz da arşiv çalışmaları hakkında konuşsak, nasıl başladı?

Geçtiğimiz Haziran ayında taraftarlar derneği yönetimine girince, benim en büyük hayal projelerimden biri olan gençlik yıllarımda gittiğim maçların dijital ortama yansımamaları o günlerde oynayan oyuncuların haklarını teslim etmek için 1974-75 sezonunu takiben 1989-90 sezonuna kadar bilgi toplayıp yayınlamak fikrini başkanla paylaştım. Başkan Öğünç olaya sıcak bakınca, yola çıktık.  Oturup konuyu çok tartıştık doluya koyduk boşa koyduk bir yerden başladık. Ama her geçen gün ufkumuzu genişletti. Her buluşmada yeni bir gelişme sağladık. Ama hayalimiz öyle basit olacak gibi görünmüyordu. 500’e yakın maç vardı. Bizler önce kendi kadrolarımızı yazalım dedik ama öyle bir duyguya kapıldık ki rakip takımlarda oynayan oyuncuları hatıralarına saygıda ön plana çıktı. Bir çoğu artık liglerde olmayan takımlar onları da hatırlamamız gerekti.

Geçen senenin Eylül ayında, önce Milliyet gazete arşivlerinden maçları tek tek çıkardık. Ama o günkü teknoloji haberleşme o kadar zayıf ki kadrolar eksik veya yanlış yazılmış. Yayınlayacağınız bilgiler imkanlar ölçüsünde %99 doğru olmalı.

Bu sefer gazetenin bayram seçim kendi özel haberleri karşımıza çıktı. 2 lig  3lig maçları ne ki onlara ne gerek var.  Bir çok maç eksik. En az 100 maç. Önce İbrahim Çetinbakış’ın  hatıra defteri ilaç gibi geldi. 15-20 maç orada var. Şimdi ne yapacağız yapılacak iş başka gazeteler, bulunacak yer devlet ve belediye kütüphaneleri Taksim ve Beyazıt seferleri başladı.  Bu arada guruba Sadullah Gündoğdu arkadaşımızda katıldı, 3 kişi ile kütüphanelerdeyiz. Gidiyorsunuz size günlük kotalı gazete veriyorlar istediğiniz cilt yıpranmış vermeyiz diyorlar. Ama gene de kaldı 50 maç. Eksik olmasın Zeki Kuban ağabey bu sefer basın müzesini bize öğretti biraz da oradan bulduk.

Ama deplasmanda oynadığımız bu gazetelere yansımayan bir çok maç var. Birden kafamızda şimşek çaktı. Deplasman şehirlerinin yerel gazeteleri. Başladık onları taramaya her bulduğumuz maç milli piyangodaki büyük ikramiye. Tüm çabalarımıza karşılık o dönemdeki 500 maçtan 13 tane eksik kaldı inşallah zamanla onları da bulup yayınlayacağız. Yayına sokmadan önce bazı sezonlarda sıkıntı yaşadık, örneğin bir sezonda 3 tane Murat var ve o dönemlerde soy ismi kullanılmıyor. İşte bu durumda bilgisine başvurulacak kişiler o günlerde oynayan oyuncular. Çok şükür ki onları da razı edince, onlarda inanınca harika cevaplar vermeye başladılar. Kadromuz fahri olarak da genişledi.

Tabi ki bu hatıralar çok özel oldu simdi çok sevinçliyiz. Bu maçları da tamamlıyoruz.

-1974-1990 senesi haricinde diğer sezonları da görüyoruz. Diğer sezonlara neden ihtiyaç duyuldu?

Maç kolik bir arşiv yapmış, çok emek vermişler. Bu arşivi incelediğimizde pek çok eksik maçımız olduğunu gördük. Bu maçları da tamamlarsak görevimizi eksiksiz yapmış oluruz düşüncesi ile tüm sezonları ele almaya karar verdik.

Birkaç maç eksiği ile 95 sezonun tüm maçlarını ve kadrolarını tespit ettik o da bir macera eski maçlar için 1929-1930 yılları gazeteleri araştırdık birde o günün Türkçesini ve maç anılarını Türkçeleştirip günümüzün standartlarına uydurduk. Örnek kadro yazmışlar golü atan yok ilk gol sağaçık ikinci gol merkez muhacim gibi. Sonra ne öğrendik biliyor musunuz? formalarda numara uzun süre konulmamış tabi yazan muhabir ne görüyorsa onu hikaye ediyor. Listelerden çok benzetme yaptık.

Geldik sonuca 95 yıllık maçların kadroları tamamlanıyor. Böylece en çok oynayanlar en çok gol atanlar unutulmuş gizli kalmış kahramanlar ve 1 maç dahi hizmet etmiş olan kişiler, gün yüzüne çıkacak.

Hatırlayabildiğimizi geleceğe aktarabilirsek  bu güzel markaya biraz değer katabilirsek ne mutlu bize.

Anladığım kadar şu ana kadar yapılmış istatistikler rafa kalkacak. İlk izlenimleriniz ne oldu?

Bana göre ilk söylemem gereken Onur Ergün. Onur tüm zamanların istatistiklerini hem maç sayısı hem attığı gol ile zorluyor. Listenin üst sıralarında bulunanlarında futbolu bıraktığını düşünürseniz, Onur bu listede ölümsüzleşebilir. Gerek yönetimin, gerekse Onur’un bu konuyu göz ardı etmeden düşünmesi, Onur’un İstanbulspor’da futbolu bırakması ve bizim Onurumuz olmasını arzu ediyoruz.

İkincisi ise listelerde isimleri geçmeyen pek çok futbolcumuzun yer alacağını net olarak söyleyebilirim.

Bu arada bir başka hayalim, İstanbulspor’un Türkiye’nin ilk şampiyon sivil futbol takımı olduğu gerçeğini kamuoyuna hatırlatmaktı, onu da bu sayede gerçekleştirmiş oldum.

-Sayın Bayhan, bu güzel sohbet için çok teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim, sizin aracılığınız ile de tüm sarı siyahlı camianın bayramını kutlarım.

 

 

4 thoughts on “Ailece İstanbulspor’lu: Celil Bayhan

  1. 41 yıl öncesinde İTÜ Mühendislik mektebinde başlayan arkadaşlığımız hala devam ediyor. Arkadaşlığımız tuttuğumuz takımların dostluğu ile daha da pekişti Celil arkadaşımla. Gerçi lisede tarih öğretmenim olan babası beni ikmale bırakmıştı ama, neyse. Birlikte ne çok maç seyrettik, hem rakip olarak hem taraftar olarak. Celil sadece İstanbulspor’lu değildir. Bizim maçlarımızda benim kadar Karagümrük taraftarıdır. Ben de eğer maçları bizle değilse İstanbulspor taraftarıyımdır tribünde. Karagümrük Stadında tekrar karşılıklı oynayacağımız günlerin gelmesi dileği ile dost İstanbulspor’a başarılar dilerim.

  2. Ben 6 Ekim 1957 de başladığıma göre sevgili Celil ile 14 yıllık bir farkımız var.Ama en kıdemli taraftarlardan biri olarak sözgelimi nöbeti ya da kavuğu kime devredeyim dıyecek olursam aklıma ilk gelen Sarı Siyah lıdır. Emeğinize sağlık.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir