Stat: Taksim
Hakem: Abdullah Bey
Fenerbahçe: Hüsafettin, Fazıl, Yaşar Alpaslan, Esat Kaner, Mehmet Reşat Nayır, Cevat, Fikret Arıcan, Zeki Rıza Sporel, Niyazi, Şaban Topkanlı, Muzaffer Çizer
İstanbulspor: Lütfü, Sabih, Samih Duransoy, Aziz Orhun, Hasan Ekin, Halit, Orhan, , Selahattin Almay, Fahri Paçalıoğlu, Tevfik Gence, Reşat
Goller: Dk.9 ve Dk.21 Mehmet Reşat Nayır (Fenerbahçe)
Dün Fenerbahçe takımı da, Beşiktaş takımı da şampiyonluk yolunda mühim birer mânia daha atladılar. Taksimde yapılan Fenerbahçe – İstanbulspor maçı sıfıra karşı iki sayı ile Fenerin, Kadıköyünde yapılan Beşiktaş-Vefa maçı da sıfıra karşı üç sayı ile Beşiktaş’ın lehine neticelendi.
İki takımın da henüz önlerinde ikişer maçı daha kalmakla beraber sarı lacivertliler bu seneki futbol şampiyonluğu yüzde seksen bir ihtimalle şimdiden kazanmış sayılabilirler. Çünkü Fenerbahçe’nin yapacağı iki maç Galatasaray ve Beşiktaşladır. Haziranın ikisinde yapılacak Galatasaray- Fener karşılaşmasının Fener lehine biteceği hükmen ve mantıkan tabii sayılabilir.
Bu takdirde Fenerbahçe Beşiktaşla yapacağı maçı kaybetse bile iki takımın puanları ancak müsavileşecek ve sayı farkları sayesin de Fenerbahçeliler gene şampiyonluğu almış bulunacaklardır. Fenerbahçenin şampiyonluğu kaybetmesi ihtimali ancak Galatasarayla yapacağı maçta berabere kalması neticesiyle baş göstermiş olabilir. Beşiktaşlıların ise Fener den evvel karşılaşacakları rakip İstanbuspordur. Bu maçın vereceği neticenin Beşiktaş lehine olacağı kat’iyyen iddia etmek mümkün olamadığına göre Beşiktaşlıların karşılaşacakları mânialar, atlanması daha güç olanlarıdır. Şimdi maçların tafsilâtına gelelim:
Fenerbahçe- İstanbulspor
Bu maç umumi ve hususi ehemmiyetleri dolayısiyle spor meraklılarının en mühim kısmını Taksim stadında toplamıştı. Maça beşi yirmi geçe, Abdullah Beyin idaresinde başlandı. Rüzgâr vasattı ve İstanbulsporlular ilk devrede rüzgâr altına düşmüşlerdi.
Fener takımında Fazılın müdafi, Fikretin merkez mühavin oynamasından başka değişiklik yoktu. İstanbulsporlular da aynı takımları ile yer almışlardı. Başlangıçta Fener kalesi bir tehlike atlattı. Fakat Niyaziye geçen topun
Niyaziyle beraber İstanbulspor kalesine akması bir oldu. Akış çok hızlıydı. Top Zekiye, Zekiden Reşada geçti, bir şut ve gol! Fenerbahçe tribünü alkıştan inliyordu. Oyun tekrar başladı. Fenerbahçenin fevkalâde denebilecek bir maç yaptığı görülüyordu.
Buna mukabil İstanbulsporlular da kendilerini bir türlü toplayamayan bir manzara vardı.. Hiç bir hatları muntazam ve hesaplı çalışamıyordu. Fenerin tazyikini önlemeye uğraşan müdafilere mühacimlerde iltihak ettiği için Fener sahasının ara sıra bomboş kaldığı oluyordu.
Buna rağmen Salahattinin ve Fahrinin şahsî gayretleri ile top bir iki kere Fener kalesine yakınlaştı ve bir aralık iki müdafii atlatıp geçen Salahattin topu kaleciye kaptırmak sureti ile muhakkak bir gol de kaçırdı.
On beşinci dakikada Fenerlilerin bir golü daha. Bunu da Reşat kafayla sokmuştu. İstanbulsporlular bu sayıdan sonra biraz hızlandılar, adım adım Fener kalesine sokuldular ve Salahattin üç adımdan tekrar bir gol fırsatı kaçırdı. Ve manzara devre sonuna kadar böyle devam etti.
İkinci devrenin yegâne müspet hadisesi yirmi beşinci dakikada İstanbulsporluların bir penaltı cezasını kaçırmaları oldu. Bu fırsattan istifade etselerdi belki maçın manzarası değişebilirdi, fakat boşa, vurulan top direğe çarptı, geri
döndü. Bugün Fenerin şans itibariyle de kuvvetli olduğunu anlatan bir hadise..
Bu devrede Fenerin eski hızı kalmamıştı. İstanbulsporlular zaman zaman hücuma geçiyorlar, fakat daima soldan işlemek istiyorlardı. Halbuki solaçıkları Reşat ta iyi bir gününde değildi, Yaşarı bir türlü atlatıp geçemiyor. Buna rağmen atlatıp geçmekte ısrar ettiği için topu daima kaptırıyordu. Fenerlilere gelince gene zaman zaman İstanbulspor kalesinden ayrılmalarına rağmen bu sefer daha iyi oynayan bir müdafaa önünde, daha isabet gösteren bir kaleci karşısında kalmışlardı, başka sayı çıkarmaya imkân bulamadılar ve maç bitti.
Mağlûbiyetin sebebi Fenerbahçe, en güzel oyunlarından birisini yaptığı için fazla bir şey yazmağa lüzum yoktur.
Hatlar çok iyi işliyor, bunun için küçük kusurlar ameli ahenk ortasında kaybolup gidiyordu. Yalnız çok iyi oynamasına rağmen Şabanın çok çalım yapması ve kaleye lüzumundan fazla sokulması iyi değildi.
İstanbulsporlulara gelince; bu hususta yazılacak çok şey vardır. Bundan evvel yazdığımız yazıda İstanbulsporlulara teennî ve hesaplı bir oyun tavsiye etmiştik. Bu maçta ise bunun tamamı ile aksini gördük: Yani telâş ve hesapsızlık.
Bu vaziyet neticesi kendilerini daha başlangıçta Fenerin oyununa kaptırdılar, sık sık yerlerini kaybettiler, hızları ile tanınmış Fener muhacimlerinin önlerini bomboş bıraktılar ve bunun için iki devrede de kendilerini toplamaya imkân bulamadılar.
