İstanbulsporluluk Duruşu

Türk sporunun en özel kulüplerinden biri olan İstanbulspor’un taraftarının da özel bir konumu olagelmiştir. Tarihi süreçte çeşitli nedenlerden ötürü sayıca büyük bir çoğunluğa ulaşamasa dahi, İstanbulsporlular burada İstanbulsporluluk Duruşu olarak adlandıracağımız prensiplerinin bir sonucu olarak ülke çapında her zaman saygı ve ilgiyle karşılanmıştır. 1963 yılı Ankara Ulus Gazetesi, sezon başındaki değerlendirmesinde İstanbulspor’u şöyle tanımlar:

Üç büyüklerden sonra İstanbul’un en kökleşmiş, en sevilen kulübü olan İstanbulspor, her alanda örnek gösterilebilecek bir topluluktur.

Bu örnek topluluğun değerleri nesilden nesile aktarılır.

İstanbulsporlu; tribünde centilmenliği temel alır, sporda şiddete ve holiganizme mesafelidir.

İstanbulspor’lu her birey, diğer İstanbulspor’lulara sevgi ve saygı gösterir.

Her İstanbulspor’lu sarı-siyah formayı giyen sporcularımızı, sonuçlara bakmadan koşulsuz destekler.

İstanbulsporlu; kökeni 1913’e dek dayanan, cumhuriyet döneminde bir eğitim kurumundan (İstanbul Erkek Lisesi) çıkmış ilk spor kulübünün, Türk sporuna sayısız ismi kazandırdığı halde uzun yıllar hak ettiği değeri görememiş İstanbulspor camiasına yakışan bir fert olmanın sorumluluğunun farkındadır. 1932’de İstanbul’un ilk Türkiye şampiyonu olan İstanbulspor’un Kemal Halim Gürgen, Bilge Tarhan, Kostas Kasapoğlu, Cemil Turan gibi sayısız değerini bilir ve anılarını yaşatır.

İstanbulsporlu; desteklediği takımın adını aldığı megapol İstanbul’un tarihi ve sosyal değerlerini bilir ve bunların korunması için bireysel ödevlerinin bilincini taşır. Yine kentin doğal dokusunun korunması için üzerine düşen adımları atar.

Örnek bir İstanbulsporlu amatör ruhunu korur, diğer takım taraftarlarıyla yapay sürtüşme ve düşmanlıklara karşıdır. Kazanan takımı renklerine bakmaksızın alkışlar.

İstanbulsporlu Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı bir vatandaş olduğu kadar; sosyoekonomik düzeyinden bağımsız olarak da bilinçli, dürüst ve örnek bir insan olma çabasındadır.