Fenerbahçe 6-2 İstanbulspor

Stat: Mithatpaşa

Hakem: Doğan Babacan, Nejat Şener, Zeki Özcan

Fenerbahçe: Özcan Arkoç, Basri Dirimlili, Akgün Kaçmaz, Atilla Altaş, İsmail Kurt, Hüseyin Yazıcı, Osman Göktan, Mustafa Güven, Can Bartu, Ergun Öztuna, Selçuk Hergül

İstanbulspor: Sabih Sünter, Yılmaz Koşan, Yalçın Saner, Güngör Tetik, Güngör Okay, Kenan Buharalı, Yüksel Gözüpek, Nazım Çamlıbel, Ahmet Şahin, Nedim Doğan, Nevzat Bilger

Goller: Dk. 13 Can Bartu, Dk. 27 Ergun Öztuna, Dk. 35 Mustafa Güven, Dk. 48 Ergun Öztuna, Dk. 60 Mustafa Güven, Dk. 79 Selçuk Hergül (Fenerbahçe), Dk. 56 Nedim Doğan, Dk. 88 Güngör Okay (İstanbulspor)

Seyirci ve Hasılat: 16.922 kişi, 81.578 lira

Lefter, Hilmi, Kadri, Naci, Şeref ve Yüksel yok… Fenerbahçe ne yapacak? Nasıl bir tertiple sahaya çıkacak? İlk devrede, hem de şöhretli futbolcularının takımda yer almalarına rağmen 2-2 berabere kaldığı İstanbulspor’dan bu defa kurtulacak mı? Aradaki puan farkı üç ama. Galatasaray durgunluk devresini atlattı. Metin hızlandı. Beykoz’a beş gol, dile kolay bu…

Taraflı tarafsız pek çok kimse haftalardır beri ayni şeyi düşünüyor ve «acaba?» sualinin cevabını arıyordu. Bu suale en iyi cevabı şöhretlerden mahrum sarı-lacivertli onbir futbolcu verdi. Yerden kısa kısa paslar, topun ayaklar arasında bir dantelâ gibi örülüşü, ince çalımlar ve sonra kaleye atılan bomba gibi şutlar… Ne yapacağı merak edilen Fenerbahçe. Dün belki de son yıllarda arzuladığı, fakat bir türlü oynayamadığı modern futboldan örnekler verdi. Can orkestranın idarecisi, Osman ise müdafaada son sözü söyleyen adamdı.

Baron can her hareketi ile İstanbulspor müdafaasını hallaç pamuğu gibi atıyor, birer tesbih tanesi gibi karşısına çıkan bütün müdafileri sıraya diziyordu. Uzattığı paslar, topa girişi şöyle bir sahada salınışı, «ben varım. ben bu memlekette istersem futbol oynarım» demekten başka bir şey değildi. Ve doksan dakika baron birbirinden güzel hareketler yapacak, kendisine bu asalet ve ünvanı verenleri mahçup çıkarmayacaktı. Yanında Lefterler, Kadriler Hilmiler olduğu zaman acaba Can niçin bu kadar güzel futbol oynamazdı? Hissi tarafı bir yana bırakalım ve bu suale biz cevap verelim:

«Gayret dayıya düşmüştü…»

Gayret gösteren yalnız Can mı idi? Hayır… Bütün futbolcular baştan sona kadar bir makine nizamı içinde çalışarak ve herkes kendi kapasitesi nisbetinde çarkın dönüşünde faydalı oluyordu.

Tereddütlü dakikalar

İlk on dakika sakin ve sessiz geçmişti. Doğrusu istenirse maçı seyredenler bunun az sonra kopacak bir fırtınanın şüphe götürmez öncüsü olacağına inanmamıştı. Fakat hayret! 13 üncü dakika Can bir silindir hızı ile rakiplerini dağıta dağıta İstanbulspor müdafilerinin arasına dalıyor. Yanında Ergun da var. Kısacık bir pas ve Ergun topu yine Canın önü ne yuvarlıyor. Kaleye on metre ya var ya yok. Bomba gibi bir şut: Top filelerde. Avrupai futbol anlayışına uygun düşen bu golden sonra Fenerbahçe rakibini artık sarsmağa başlamıştı. 25 inci dakikada Canın bir o kadar mesafeden attığı bomba gibi frikik nerdeyse direkleri sökecekti. Tribünlerden bir «aah!» nidası yükseliyor. Belki de dudağını ısıranlar bile var ve iki dakika sonra Hüseyin, hem de kendisinden hiç ümit edilmeyecek derecede nefis bir pas veriyor Ergun’a, Ergun’un ayağı raket gibi uzanıyor. Top köşeden kaleye ikinci defa giriyordu. Fırtınalaşan Fenerbahçe artık hücum inisiyatifini almış. İstanbulspor müdafaasını sağlı sollu akınlarla çökertmeğe başlamıştı. Sabih, bütün şimşeklerin üzerinde toplanmasından olacak, şaşkınlık içerisindeydi. saatlerin 35 inci dakikayı gösterdiği bir sırada, Selçukun çektiği kornerden gelen topa havada hâkim olacak, fakat tuttuğu topu elinden kaçıracaktı. Yetişen Mikro Mustafa ufacık boyuna rağmen büyük iş yaparak bir kafa şutu ile üçüncü golü kaydedecekti. İlk devre bu netice ile sona erdi.

İkinci yarı

Fenerbahçe rahat bir tempo ile oynuyordu. Can yine hale yaparcasına topa hâkim oldu. İki üç kişiyi birden üzerine çekiyor, sonra aşırtma bir pasla Ergun’u görüyor. Ergun solaçık mevkiinde. Önünde kimse yok. Rahat rahat İstanbulspor kalesine süzülüyor ve Sabihin üzerinden plâse bir vuruş: Dördüncü gol. Fenerbahçede bir gevşeme yok. Galibiyetin sigortalanmış olmasına rağmen hemen hepsi çalışıyor. Fakat 56 ncı dakikada müdafaanın bir anlık tereddütü ve Özcan’ın. İsmail’in önünde bulunması sebebi ile topu görmeyişi, bir gol yemelerine sebep oluyor. Özcan sinirli ve hatta biraz hırçınlaşıyor. Fakat iri cüsseli dev kaleci. Bilhassa nedimin üstüste patlattığı bomba gibi üç muhakkak gollük şutu, yerinde hareketlerle kurtaracaktı . 60 ıncı dakika baron yine sahnede. zaten ne zaman değil ki…

İnce bir çalım ve solaçıkta bekleyen Hüseyin’i bulan derin bir pas, Hüseyin talihsiz. hatta beceriksiz demek daha doğru olacak, kaleci Sabihle karşı karşıya dokunsa gol serisinde onun da ismi bulunacak… Fakat topu yine Cana aktarıyor. Solaçıktan müsbet işaret alamayan Can bu defa sağaçıkta bulunan Mikroya çok müsait bir pas uzatıyor. Mustafa’nın şutu Sabihin elleri arasında filelere takılıyor. Az sonra Canın uzattığı ileri bir pası kovalayan Ergun hakemin ofsaytı ilân eden sert düdüğü ile aniden fren yapan bir otomobil gibi yerinde duruyor. Bu zorlanış talihsiz futbolcunun adele lifinin kopmasına sebep oluyor.

Ve son gol

Dakika 79… Şimdi sahnede Selçuk var. Ufak çelimsiz ve haşarı çocuk. Can gibi ayak numaraları yapıyor. Üst üste atılan goller onu da iştahlandırmış ve biraz da gayrete getirmiş. Candan bir pas alıyor ve kendi başına bütün müdafaayı çalımlayarak Sabihin hemen yanından altıncı golü kaydediyor. Maçın bu netice ile biteceği tahmin edildiği bir sırada Güngör Fener müdafaasının bir anlık tereddüdünden faydalanarak İstanbulspor’un ikinci golünü kaydediyor. Ve maç da tribünlerden yükselen «altı cezalı altı gol» tezahüratı arasında sona eriyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir