İstanbulspor 2-4 Beşiktaş (03.02.1957)

Stat: Mithatpaşa

Hakem: Orhan Gönül, Hakkı Gürüz, Baha Kırçıl

İstanbulspor: Sabih Sünter, Ayhan Berter, Sedat Kutlualp, Kenan Buharalı, Kamil Cengiz, Yüksel Gözüpek, Kadri Kartal, Merih Üççetin, İbrahim Toker, İhsan Baydar, Aydemir Nemli

Beşiktaş: Varol, Ali İhsan, Kamil, Ahmet Özacar, Coşkun, Nazmi, Erhan, Ahmet Berman, Yüksel, Recep, Metin

Goller: Dk. 5-Dk. 20 Aydemir Nemli (İstanbulspor), Dk. 45 Ahmet Özacar, Dk. 48 Nazmi, Dk. 61 Coşkun, Dk. 82 Recep (Beşiktaş)

Seyirci ve Hasılat: 24 543 kişi, 42 955 lira

Beşiktaş’ın 45 inci dakikaya kadar 2—0 mağlûp durumda iken maçı 4—2 kazandığını duyanların gözleri parlıyordu: (Desene, eski günlerin Beşiktaş’ı gibi…) Vakıa Siyah-Beyazlılar İkinci devrede hakikaten iki farklı mağlûbiyeti, galibiyete çevi­recek kadar başarılı idiler. Maçı —kı­lıçlarının hakkı— ile aldılar. Ama acaba İstanbulsporluların arzularını, şevklerini ve neticede maç kazanma şanslarını kaybetmelerinin bunda te­siri yok muydu? Vardı tabii… Peki, Sarı – Siyahtılar bu en büyük koz­larını neden kaybettiler? Belki ha­kemler böyle münasip görmüşlerdi?!  Yok canım, münasip görmek filân değil ama. bazı şeyleri — görmemiş­lerdi—.

Görülmeyen şeyler arasında şüphe­siz en mühimi ilk devrenin son daki­kasında Beşiktaş golü olmadan bir­kaç saniye evvel Recep’in yaptığı fa­uldü: Üç İstanbulspor müdafi inin kor­nerden gelen topa sıçradıkları anda Recep gerilerden koşarak üçünün üze­rine öylesine bindi ki, çok sert oldu­ğu dillere destan olan Amerikan fut­bolunda bile bu hareket nizami ola­mazdı.

Ya Coşkun’un attığı üçüncü gol­deki ofsayt?

Ama ne olursa olsun, Karakartallar ikinci devredeki oyunları ile pe­kâlâ eski günlerin Beşiktaş’ı gibi oynadılar… Hakemler ne yaptılarsa yaptılar ama Beşiktaş maçı söke söke aldı…

İlk devrede İstanbulsporlular ge­çen haftaki gibi idiler. (Bu takım dördüncülükten fazlasını hak ediyor!) diye düşünmemeğe imkân yoktu. Da­ha 5 İnci dakika dolmadan ilk gol­lerini kazandılar.

Bu gol Beşiktaşlıları biraz hız­landıracak, fakat bu hızlanış ve for­vetle beraber müdafaanın da rakip kaleye yüklenmek hevesi yeni teh­likelere yol açacaktı. Nitekim açtı da.. Rakip müdafaadan çok hızlı olan San – Siyahlı muhacimler de­rinlemesine aldıkları uzun paslarla ani dalışlar yapmağa ve kaleye çok sık inmeğe başladılar. Ama biraz şanssızlık, biraz da telâş yüzünden atabilecekleri bir çok golleri heba ettiler.

Eğer 22 nci dakikada Kamil’le A. İhsan’ın Yüksel’i müşterek bir faulle düşürmeleri üzerine verilen frikik ol­masaydı belki İstanbulsporlular hak ettikleri bir (büyük fark) yerine ilk devreyi tek golle terk edeceklerdi. Aydemir’in barajın üzerinden attığı falsolu şut, Varol’u sağ tarafa koştur­duktan sonra, sol taraftan içeri gire­cek kadar mükemmeldi. Aydemir frikiği atarken alıştığımız sert, tok vu­ruşunu yapmamış, (sihirbazlık) et­mişti….

Nihayet devre biterken bir Beşik­taş akınında top direk dibinden dı­şarı çıktı. Hakem avut. dedi. Topu diktiler. atış yapılacağı sırada Hakkı Gürüz ısrarla bayrak salladı. Kor­nermiş… Olabilirdi… Hakem pozisyo­nu görmemiş olabilirdi, yan hakemi­nin ikazı meseleyi hallederdi. Ama hakem, laynsmenin fikrini karardan evvel almalıydı. Mademki. İlk defa Hakkı Gürüz’ün bayrak sallayıp kor­nere doğru koşmasına kıymet verme­mişti. Şu halde karar değişemezdi. Atılan kornerde, Recep biraz evvel anlattığımız faulü yaptı. K. Ahmet’­in önüne düşen topu o da bekleme­den kaleye attı. Mesafe çok yakındı. Sabih İçin yapacak şey yoklu. 30 saniye sonra devre böylece 2—1 bitti.

Beşiktaş İkinci devreye bir başka (Beşiktaş) gibi, o bilinen, o dillere destan olan, o Kartallaşan meşhur takım gibi başladı. Aksine İstanbulsporlular da durgunlaşmalardı. Bu durgunlaşma yorgunluktan değildi. Oyunu yavaşlatmak İstiyorlardı. Hal­buki Beşiktaş bu (oyun) a kapılma­dı.

3. dakikadaki ilk Beşiktaş golün­den sonra İstanbulspor âdeta dağıl­mıştı. Devrenin 17 nci dakikasında Ahmet’in sağaçık yerinden yaptığı ortayı tereddütsüz ofsayt olan Coş­kun biraz sürdükten sonra üçüncü de­fa ağları buldu.

Beşiktaş artık iyice şahlanmış. İstanbulspor büsbütün dağılmıştı. Gel de dağılma, gel de bozulma… Bir ta­raftan Kartallaşmış bir Beşiktaş. Bir taraftan hakemliği unutmuş bir ha­kem… Gel de bozulma...

İlk devrenin muvaffak Kadri’si her topu K. Ahmet’e kaptırırken Ayhan da Coşkun’u marke etmemeğe yemin etmiş gibiydi. Yeminli gibi gözüken birisi daha vardı: Metin… Sanki kar­şısındaki açığa mani olmak İçin faul yapmaktan başka çaresi yokmuş gibi nizami olmayan her şeye başvurdu. Bu hareketlerin bir kısmını hakem cezalandırıyor, bir kısmına ise al­dırmıyordu. Ya Yüksel!.. Doğrusu Beşiktaş hakem yardımına muhtaç olmadığı kadar Metin’le Yüksel’in yaptıkları faullere de muhtaç değil­di.

Sarı – Siyahlı takını her şeye rağ­men —atak forvetlerinin şahsi gay­retleriyle— Beşiktaş müdafaasında zaman zaman gedikler buluyordu. Ama ne çare ki topu kâh Varol’a tes­lim ediyorlar, kâh avuta yuvarlıyor­lardı.

Oyunun böylece 3—2 biteceği ümit edilirken 85 İnci dakikada Ayhan 18 üzerinde topu bloke etti. Frikiği Re­cep, barajda bulduğu bir delikten go­le çeviriverdi.

Eğer İki dakika sonra tam kale kar­şısında olan frikikte de kaptanın bomba gibi şutunu Sabih uçarak yumruklamasa goller 5 oluyordu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir