Siyahın Hikayesi

Çanakkale’de şehit olan 50 İstanbul Liseli öğrencinin hikâyesi

CENNETTE MEZUN OLDULAR

Ölüm ile hayat, esaret ile hürriyet arasında kıl kadar mesafenin kaldığı bir zamanda, vatanı için hiç düşünmeden canlarını feda eden 50 İstanbul Liseli şehidin ruhlarını şâd etmek için düzenlenen bir merasimde. Çanakkale’de şehit olan tıbbiyeliler, Darü’l-Fünun öğrencileri gibi bu liseli öğrencilerin hikâyeleri de günümüze kadar kulaktan kulağa anlatıldı durdu. Fakat kimlikleri hakkında ne bir bilgiye ne de belgeye rastlanmadı. Emekli öğretmen Halide Alptekin, yalnızca hikâyeleri bilinen bu isimsiz kahramanların da bir ismi olsun ve kurgu da olsa dünya durdukça hatırlansınlar diye ‘Şehadetname’ isimli romanı yazdı. Bu öğrencilerle ilgili hiçbir belgenin olmayışını garip bulduğunu ve kendisinde bir merak uyandırdığını söyleyen Alptekin, öğrencilerine kol kanat geren bir öğretmen şefkati ile bu romanı kaleme aldığını söylüyor. Romanda bu elli gençle birlikte sayıları iki şehrin nüfusunu bulan kahramanların “bu topraklar için toprağa girişinin” destanı anlatılıyor. Yıl 1915. Harbiye Nâzırı Enver Paşa, Beyazıt Meydanı’ndaki Harbiye Nezareti’nin bahçesinde ünlü konuşmasını yapıyor.”Vatan elden gidiyor, daha çok asker lazım!” Bahçe hınca hınç dolu. İstanbul halkı orada, İstanbul Sultanisi’nin (lisesinin) elli öğrencisi de orada… Onlar gibi Darü’l Fünun öğrencileri ve tıbbiyeliler de meydanda. Herkesin içi kan ağlamakta… Balkan faciasının da izleri taze üstelik. Meydandaki o 50 öğrenci, her vatan evladı gibi cepheye koşmak için can atmaktalar. Ancak bir kanun var: 1909-1914 Askerî Mükellefiyet Kanunu. Kanuna göre Sultaniye öğrencileri askere alınamaz.

Ancak durum değişir, Çanakkale’de asker ihtiyacı doğar. Gönüllü olmak koşuluyla lise öğrencileri de askere kabul edilmeye başlanır. O 50 öğrenci soluğu cephede alır. İkinci tümen ihtiyatları ile birlikte oluşturulur. Tümenin başında Yarbay Hasan Bey vardır. Bu gencecik yiğitler bu bıyığı yeni terlemiş gençler, gece yarısı cepheye intikal ederler. Başlarındaki Yarbay Hasan Bey üstlerine, “Bunlar daha yeni geldiler, biraz cepheyi tanısınlar, sabah çatışmalara girsinler” der fakat dinletemez. Ne hazindir ki cepheye gittikten altı saat sonra şehit olurlar. General Liman Von Sanders’in yanlış savaş taktiği, sürekli taarruz istemesi, gençlerin erkenden ölmelerine sebep olur.

19 Mayıs saldırılarında Türk tarafında 10 bin kayıp (3 bin şehit, 6 bin yaralı) olmasına karşın Anzaklarda ise 160 ölü, 468 yaralı vardı. Anzakların o saldırıda makineli tüfeklerle attığı mermi sayısı 948 olarak tespit edildi. 2. Tümen’in bazı alaylarının yer aldığı cephe uzunluğu 600 metre olup her 15 cm’ye bir asker düştüğü biliniyor. Her bir Türk askerine 95 adet mermi isabet etti. Bu saldırıda İstanbul Tıp Fakültesi’nden 100 öğrenci ile İstanbul Lisesi’nden 50 öğrenci şehit oldu.

İstanbul Lisesi (İstanbul Sultanisi) I. Dünya Savaşı’nın başlaması ile 1914 yılında, Karaköy’de bulunan Saint Benoit Fransız Lisesi binalarına nakledildi. Zira savaş halinde bulunulan Fransa’nın denetiminde bulunan okullar kapatılmış ve buralarda görev yapmakta olan çoğunluğu din görevlisi Fransız öğretmenler yurtdışına çıkarılmışlardı. Kapatılmış olan Fransız okulları da genellikle okul ya da hastane olarak kullanılıyordu. 1911 yılından itibaren sürmekte olan savaşlar sebebiyle, okulların bir bölümü hastane olarak kullanılmaktaydı. Çanakkale Savaşı’na gönüllü olarak katılan 50 İstanbul Sultanisi (İstanbul Lisesi) öğrencisinin şehit düştüğü haberi okula ulaşınca, geride kalan öğrenciler ağabeylerinin anısına okulun kapılarını ve pervazlarını matem rengi siyaha boyadılar. Böylece sarı-siyah okulun simgesi halini aldı. 4 Ocak 1926 yılında Kemal Halim Gürgen’in girişimleriyle kurulan İstanbulspor da renklerini okulun rengine borçlu.

Öğretmenlik iç güdüsü ve 50 şehit öğrenci

Çanakkale Savaşları ile ilgili birçok kahramanlık hikâyesi vardır. Bunlardan biri de çok bilinmez; ama İstanbul Sultanisi’nin 50 yiğit öğrencisinin hikâyesidir. Bir gül bahçesine girercesine vatan için canlarını feda eden 50 vatan aşığının hikâyesi. Ne yazık ki bu 50 öğrenciden geriye ne bir bilgi ne de bir belge kalmış. Kimliklerine ait kesin bir kayıt da halen mevcut değil. İsimleri bilinmese de artık onları anlatan kocaman bir roman var. Emekli bir öğretmen olan Halide Alptekin, bir öğretmenin öğrencilerine gösterdiği şefkatle sahip çıkmış onların hatırasına. İzlerini arşivlerde aramış; ama bir ize rastlayamamış. Bunun üzerine bu 50 gencin ruhları şad olsun diye, şimdiki gençlere örnek olsunlar diye ‘Bir Çanakkale Destanı Şehadetname’ adlı romanını kaleme almış. Daha önce gezi amaçlı gittiği Çanakkale’ye bu kez her ayrıntıyı inceleyen, attığı her adıma dikkat eden bir yazar olarak gitmiş.

Halide Alptekin, bu öğrencilerle ilgili hiçbir belgenin olmayışını garip bulduğunu ve kendisinde bir merak uyandırdığını söylüyor. İstanbul Lisesi’nin arşivlerinde ve devlet arşivlerinde yaptığı araştırmalar sonucunda ne bir bilgi ne de bir belgeye ulaşabilmiş Alptekin. Bunun üzerine okullarından diploma dahi alamadan şehit olan bu öğrenciler için diploma anlamına gelen Şehadetname adlı romanı kaleme almış. Romanı yazma nedenini şu sözlerle belirtiyor Alptekin: “Bu kitabı yazış ve yola çıkış amacım da aslında bir öğretmenlik içgüdüsü. Hani öğretmenler öğrencilerine kol kanat gererler ya… İstedim ki, isimsiz kalmasınlar, boyunları bükük olmasın, bir adları olsun, kurgu da olsa bir isimleri olsun. Dünya durdukça, bu kitap okundukça bu öğrenciler bir kez daha hatırlansınlar ve rahmetle ruhları şad olsun. Diliyorum umuyorum isimleri açığa çıkar.” Alptekin yakınlarda lisenin depolarında elli dosyanın bulunduğunu ve lisenin Genelkurmay Başkanlığı ile diyaloğa geçerek bu gençlerin kimliklerinin tespiti için bir çalışma başlattığının haberini aldığını da sözlerine ekliyor.

Ölüm ile hayat, esaret ile hürriyet arasında kıl kadar mesafenin kaldığı bazı zamanlar var olduğunu vurguluyor Halide Alptekin. Vatanı korumak için vatanın binlerce kilometre ötesinden gelindiği ve burada kalındığı zamanlar olduğunu. İstanbul Sultanisi’nden elli yiğit gencin işte böyle bir zamanda yola çıktığını söylüyor yazar Alptekin. Geride gözü yaşlı analar, babalar ve yârlarını bıraktıklarını ifade ederek, “Çanakkale’de kıpkırmızı açan birer cennet gülü olurlar sonra; ardından okulları sarı ve siyaha boyanır. Mezar taşlarına yazılamasa da isimleri, tarihin kara sayfalarına altın harflerle kazınır. Ve Sultani’den alamadıkları diplomayı cephede alırlar. Bu belge vardıkları mertebenin de nişanı olur Şehadetname” diyor.

Bu elli gencin ardına bakmadan cepheye gidişini o zamanki ruh’a bağlıyor Alptekin. “İnsanı insan yapan değerler manadır, inançtır, yüreğindeki değerlerdir. İnsanı eşref-i mahlukat yapan bu manevi yöndür. İnancı ve imanı eksik olan toplumlar zararda ve ziyandadır. Ama bunun tam tersi kutsal değerlere saygı gösteren birbirini seven ve sayan toplumlar baki ayakta kalırlar.” diyen yazar Çanakkale ruhunun özünde de bu yüksek inancın yer aldığını hatırlatıyor.

Romanın başkahramanı Mehmet Salih o zamanın Türk gencini temsil ediyor. Mehmet Salih, Osmanlı terbiyesiyle yetişmiş, edepli, milli ve manevi değerlerine bağlı bir Türk genci. Halide Alptekin, aslında Mehmet Salih’in şahsındaki genç portresinin bugün de istenilen ve özlenilen genci temsil ettiğini vurguluyor. Alptekin’den günümüzdeki gençlikle Çanakkale’deki gençliği karşılaştırmasını istiyoruz.

“Dilerim aralarında çok uçurum olmaz.” diyerek sözlerine başlıyor Alptekin ve devam ediyor: “Ben bir öğretmen gözüyle gidişatımızı her ne kadar beğenmiyorsam da diliyorum ve umuyorum ki Çanakkale ruhuna vâkıf gençlerin sayısı artsın. Veliler ve öğretmenler bu ruha sahip gençler yetiştirmek için çaba göstersinler. Çünkü buna çok ihtiyaç var. Onlar o ruha sahip olmasalardı, vatan, millet, bayrak, şeref, din, namus kavramlarını başlarına taç yapmasalardı, bugün burada ne siz ne de ben olamazdık. Onlar bütün hayal ve ideallerini geride bırakmışlardı. Çünkü onlar bir şeyin farkındaydı. Vatan bırakılamazdı.”

Bu romanda yalnızca İstanbul Lisesi öğrencilerinin hikâyesi anlatılmıyor. Vatanın yüz otuz iki ayrı köşesinden cepheye koşan; memleketleri; Musul, Adana, Üsküp, Erzurum, Van, Selanik, Diyarbakır, Mekke, Sivas… olan Mehmetçiklerin ölümsüz destanı da romanın sayfaları arasında. Romanın kapağı da İstanbul Lisesi ile aynı renkleri taşıyor. Yitik Hazine Yayınları’ndan çıkan roman, verdiği mesajlar bakımından günümüz gencine Çanakkale’de hayatlarını kaybeden bu elli gencin verdiği bir mesaj olma özelliğini taşıyor.

– 258 Mehmed Salih
– Şehit, Cennet-i Âlâ’da!
– 275 Abdullah
– Şehit, Cennet-i Âlâ’da!
– 299 Ömer
– Şehit, Cennet-i Âlâ’da!
– 300 Kemal Naci
– Şehit, Cennet-i Âlâ’da!
– 314 Resul
– Şehit Cennet-i Âlâ’da!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir