Bugünkü kuşaklar İstanbulspor’un unutulmaz bir kulüp olduğunu bilmezler. Yetiştirdiği oyuncularla İstanbul’un üç büyük takımını da besleyen İstanbulspor aynı zamanda Türkiye’nin en çok sevilen takımlarından biriydi. Anadolu’da öylesine büyük bir sevgiyle karşılanırdı ki İstanbulspor’un dış sahalarda karşılaştığı ya da yaşadığı bir olumsuz durum yok gibiydi. İstanbul’da üç büyüklerin maçı yoksa herkes İstanbulspor’un maçlarına koşardı. İşte, o İstanbulspor hem yetiştiriciydi hem de kadrosundaki oyuncular çok kaliteliydi. 1960’lı yılların ortalarında kadrosundaki birçok oyuncuyu büyük takımlar transfer etmek istemişler ama onlar futbolu sarı-siyah forma altında bırakmışlardır.
O futbolculardan biri Bilge Tarhan’dır. Bilge Ağabeyi geçen pazar günü sonsuzluğa uğurladık. İstanbulspor ve Ulusal takımımızda oynarken aynı zamanda İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni bitirmiştir. Bilge Ağabey, mühendis-futbolcu olduğu için gollerini ince hesaplar yaparak atıyordu. Bir sezon İstanbulspor’un üç büyükleri de yenip dördüncü olduğunu anımsıyorum. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı 1-0, Galatasaray’ı ise 3-0 yendiler. Bilge Tarhan o maçların tutulmaz santrforuydu.
O dönemin oyuncularının büyük çoğunluğu yoksulluk ve türlü yoksunluklar içinde büyümüşlerdir. Yoksulluk denilince akla doğu gelir ama İzmir’in Damlacık semtinden Metin Oktay aynı yoksullukların içinden çıkıp geldi. Yine Damlacık’tan çıkıp İzmirspor, Fenerbahçe ve İstanbulspor’da Bilge Tarhan ile aynı takımda oynayan sevgili Ağabey’im Bülent Buda da aynı yollardan geçti. Bülent Ağabey, dört kardeşi ve anne-babası ile Damlacık’taki bir göz odada büyümüştür. İlkokula başladıktan sonra ise her yaz çıraklık yapmış. Düşünebiliyor musunuz, ilkokuldan üniversiteye değin her yaz çıraklık, bir göz odada yaşam, futbol ve Fenerbahçe’de oynarken İktisat Fakültesi mezunu olmak… Böyle bir yaşamı bugünkü kuşaklar anlayabilir mi acaba?
Bilge Tarhan, babasının PTT memuru olması nedeniyle Adana’da dünyaya geldi. Ortaokulu Konya’da okudu. Bu okulda eğitimini sürdürürken bir grup arkadaşıyla ders aralarında ya da ders bitiminde, okulun etrafını koşma yarışı yaparlarmış. İşte size doğal atletizm antrenmanı… Bilge Ağabey bu koşuların tümünü 1. bitirirmiş. Liseye geldiğinde beden eğitimi hocası onu Bursa’daki atletizm şampiyonasında koşturmak istemiş. Gönlü koşmaktan yana olmadığı halde hocasını kıramamış. Ne mi olmuş Bursa’da? Bilge Tarhan Türkiye 400 metre rekortmenini geçmiş. O günlerin futbolcuları neden bu denli büyüktü derseniz, onların her sporu özgürce yapmaları yanıtın bir bölümünü oluşturabilir. Fenerbahçe’nin efsane forvetlerinden Ogün Altıparmak, Karşıyaka’da futbol oynarken aynı zamanda atletizmde ve yüzmede rekortmendi. Can Bartu aynı dönemde hem futbol hem de basketbol ulusal takımlarında oynamıştır. Abdullah Çevrim de bir atlettir. Rıdvan Dilmen’in de Muğla’da atletizm takımında koştuğunu biliyoruz.
Bilge Tarhan eski bir futbolcu, inşaat mühendisi aynı zamanda toplumcu bir görev adamıydı. Biz İstanbulsporluları bir araya getirir, birkaç kuşağın birbiriyle kaynaşmasına neden olurdu. Bu toplantılarda da araya mutlaka bir anısını sıkıştırırdı. Bulgaristan’la oynanan bir dış saha karşılaşmasını Ulusal takımımız 1-0 kazanır. Golü de Bilge Ağabey atar. Dönüşte sınıf arkadaşı Bedrettin Dalan onu omuzlarına alarak İTÜ Gümüşsuyu Yerleşkesinin çevresinde koşar. Mezun olduktan sonra da ömrü İstanbulspor ve İstanbulsporluları birleştirmek uğruna koşuşturmakla geçti. Şans nedir diye soracak olursanız, derim ki, Bilge Tarhan’ı tanımak, onunla aynı takımın formasını giymek ve onun bitirdiği üniversitede hocalık yapmaktır. Bilge Tarhan, parlak yüzünü sonsuza değin bize gösterecek bir yıldız gibi ufuktaki yerini aldı. Işığı bol olsun…
Metin Tükenmez
14 Ekim 2016