Fenerbahçe 1-0 İstanbulspor

(09.10.1961 günü oynanması gerekirken Fenerbahçe’nin oynadığı Avrupa Kupası maçı nedeniyle ertelendi ve bugün oynandı.)

Stat: Mithatpaşa

Hakem: Nadi Irmaklar, Cemil Yıldız, Zeki Gürkan

Fenerbahçe: Üner Zonguralp, Basri Dirimlili, Özcan Köksoy, Atilla Altaş, Hüseyin Yazıcı, Şeref Has, Kadri Aytaç, Yüksel Gündüz, Lefter Küçükandonyadis, Özer Kanra, Hilmi Kiremitçi

İstanbulspor: Yılmaz Urul, Yalçın Saner, Yılmaz Koşan, Aleko Konstantinis, Yüksel Gözüpek, Erdoğan Tokol, Kenan Buharalı, Kostas Kasapoğlu, Güngör Ketenci, Kemal Kalkan, İhsan Baydar

Gol: Dk. 5 Hüseyin Yazıcı (Fenerbahçe)

Seyirci ve Hasılat: 15.189 kişi, 50.644 lira

Fenerbahçe – İstanbulspor maçını uykulu gözlerle takip eden seyircilere Hüseyin’in dördüncü dakikada attığı gol bir elma şekeri oldu.

Taraftarlar, golün tadını unutmamak için maçın sonuna kadar yutkunacak, fakat her defasında ağıza tad yerine tükürükten başka bir şey gelmeyecekti. Zaten son haftalarda hangi maç böyle değil ki? Taraftarların, futbolseverin tatmin olarak Mithatpaşa’yı terk ettiği kaç maç sıralayabiliriz? Yok, yok, yok… Ne saha, ne futbol, ne hakem, ne kollektif oyun, ne şu ne bu… Bu yoklar o kadar çok sayıldı, yazıldı ki, hani bir âmâ «l» tribününe oturulsa ve kendisine sadece golü atanların isimleri fısıldansa görmeden maçı rahat rahat yazabilir. Klasikleşen, daha doğrusu klişeleşen tabirler bunlar… Esasen bizde spor edebiyatının fakir oluşu bu «yoklardan» doğar. Reform deniliyor, Fenerbahçe gençlere yer verecek deniyor… Rönesansın yaptığı reformun ruhuna uygun bir yeniliğini biz yirminci asırda yerine getiremiyoruz. Bir de bakıyorsunuz eski artistler sahnede Lefter’ler, Kadri’ler ve diğerleri… İşin garibi, sahneye alışık olan uzun senelerin tecrübesi ile rollerini benimseyen bu futbolcular gençlerden çok iyi oynuyorlar.

İdari sahalardaki yenilikler de böyle… Kulüplerin başına gelen şahıslara şöyle bir göz atalım. Hemen hemen aynı isimlere rastlıyorsunuz. Kısacası, sırası gelen turnikeye girip bir tur atıyor, yeniden piyasaya çıkıyor. Futbolcusu da bu, idarecisi de bu… Ve daha uzun müddet de büyük çapta bir değişikliği beklemek biraz hayal perestlik olacaktır.

İşte dünkü Fenerbahçe – İstanbulspor maçı bu yokluklar içerisinde geçti. Hüseyin’in 4. dakikada sağhaf Yılmaz’ın bir geri pasını yakalayarak attığı gol Fenerbahçe’ye iki puanı kazandırdı. Reformist sarı – lacivertli takım, bu golle puan cetvelinde zorla dördüncülük mevkiine gelip oturabildi.

Ya hakemler?

Ha… unutmadan hemen ilâve edelim: Hüseyin golü attığı sırada yan hakem Cemil Yıldız ofsayt işareti vermişti. Topun hasımdan geldiğini görmemiş olmalıydı. Bize kalırsa böyle bir görüşe sahip hakem soyadını yıldız değil «içi boş yıldız» almalıydı.

İlk devre Fenerbahçe’nin inatla topu havaya kaldırışı, İstanbulspor’un ise, yerden kısa paslı oyununun mücadelesi oldu. Bu arada Lefter’in çok sert bir şutunu kaleci Yılmaz bir kedi çevikliği ile kornere çıkardı.

İkinci yarıda yine mana ve maksattan uzak paslar, hareketler ve bir türlü kaleyi bulmayan şutlar, 47. dakikada Kemal’in bariz bir ofsayt pozisyonda topu Güngör’e aktarmış, Güngör de aynı mesafeden şutunu atmıştı. Hakem Nadi ırmaklar evvelâ gole hükmederek santrayı göstermişti. Fakat Cemil Yıldız ilk devre yaptığı hatayı telafi edecek ve orta hakemini ikaz ederek bu golü muteber adeetmiyecekti. Boş yıldız hak eden hakeme tek yıldızı verişimiz, yerinde yaptığı bu ikaz sebebiyledir… Tatsız, zevksiz ve heyecansız maçın bu hâdisenin dışında kaydedilecek hiçbir olayı ve hâdisesi olmamıştır.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir