Güven Benim Son Umudumdu

Geçtiğimiz pazar günü Fenerbahçe Stadı’nda oynanan Fenerbahçe – İstanbulspor maçı bütün bir hafta spor sayfalarından inmedi. Çünkü maçtaki sertlik ortalama bir futbol karşılaşmasının çok üzerine çıkmış ve iş İstanbulspor’un 18 yaşındaki futbolcusu Güven Kocabal’ın Fenerbahçeli Mustafa’nın müdahalesi sonucunda ayağının kırılmasına kadar varmıştı.

Ayak kırılması bir futbolcunun başına gelebilecek en kötü sakatlıklardan biri. Güven en iyi ihtimalle altı ay boyunca futbol oynayamayacak. Yeniden form tutma, ürkekliğini atma derken eskisi gibi olması neredeyse bir sene sürecek. Güven için olduğu kadar Kocabal ailesi için de uzun bir sene olacak gibi görünüyor.

“Normalde ya ben ya da abilerinden biri Güven’in maçlarını seyretmeye gideriz. Ama Allah tarafından bir şey, bu kez hiçbirimiz gitmedik. Evde radyodan dinliyordum maçı,” diyor 60 yaşındaki baba Mustafa Kocabal. Yüzüne vuran bitkinliğinden belli ki olay onu çok üzmüş. “Spiker Güven’in yerde yattığını, ayağının kırılmış olabileceğini söyledi. Ben o anda ‘yanmışım ben,’ dedim kendime. 10 dakikada stada gittik. Statta İstanbulsporlu bir yöneticiyi gördüm. Bana sarılınca anladım Güven’in ayağının kırıldığını.”

Mustafa Bey, Güven’in bugünlere gelmesinde çok büyük pay sahibi. Gençliğinden beri hep bir oğlunun futbolcu olmasını istemiş. Bu niyet çok yaygın aslında. Birçok aile, özellikle de geçim sıkıntısı içinde olanlar, çocuklarından önce kendilerini, sonra da anne – babalarını bu sıkıntılardan kurtarıp müreffeh bir yaşama kavuşturmasını beklerler. Kız çocuklar için şarkıcılık, aktrislik gibi meslekler hayal edilirken yetenekli erkek çocuklar futbolcu olup bol para kazanacaklardır.

Ama Mustafa Bey için durum farklı. Onun derdi para değil kendi deyimiyle “Güven’in Türk milletine faydalı, dürüst bir futbolcu” olması. İlk tepkiniz “Bırak bu ayakları” olabilir. Ancak Mustafa Bey’in anlattıkları biraz değişik gelecek: “Birkaç sene önce cebimde ne kadar para olduğunu bilmezdim. Cebimden taşardı paralar. Son üç – dört senedir çalışmıyorum. O nedenle paranın hesabını yapmaya başladım. Şimdi de 50 milyon emekli maaşımın dışında birkaç yerden kira alıyorum.” Yani Mustafa Bey’i gerçekten bir idealist olarak değerlendirebiliriz.

Baba – oğul, anneden gizli işler bile çevirmişler Güven’in kariyeri için. Annesi uzun süre Güven’i okula gidiyor sanmış. Oysa Güven babasının tam desteğini arkasına alarak okulu kırıp altyapısına mensup olduğu İstanbulspor’un antrenmanlarına, maçlara gidiyormuş. Ne zaman profesyonel imza atmaya gelmiş sıra, anne Birsen Hanım’ın o zaman haberi olmuş bu işlerden.

“Güven benim son umudumdu,” “Sadece Güven için yemek pişiririm,” “Onun iyi beslenmesi için ne olduğunu bile bilmediğim arı sütü alırdım,” diyen bir baba için bu olay çok büyük bir hayal kırıklığı tabii ki. “İyi ki olay anında orda değildim. Ben çok sinirli bir adamım. Ne söyleyeceğimi, ne yapacağımı Allah bilir.” Sırf bu sinirinin doğurabilecekleri sonuçlar yüzünden, Güven’den özür dilemeye hastaneye gelen Fenerbahçeli Mustafa ile yüzyüze gelmemiş: “Başta Cem Uzan olmak üzere Tüm Türkiye’den geçmiş olsun dilekleri geldi. Oğluma sahip çıkmaları beni biraz sakinleştirdi. Güven çiçek açmak üzere olan bir fidandı. Şimdi o fidanı yeniden kendi ellerimle yeşerteceğim. Bundan sonra sadece bu iş için varım.”

İlke GÜRSOY

27 Aralık 1998

 

Halit Güven Kocabal

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir