İstanbulspor 2-0 Galatasaray (31.08.1958)

Stat: Mithatpaşa

Hakem: Faik Gökay, Abdülfeth Çalışkan, Nejat Şener

İstanbulspor: Sabih Sünter, Enver Özdemir, Garbis Parsehyan, Yüksel Gözüpek, Kenan Buharalı, Güngör Okay, Erdoğan Tokol, Aydemir Nemli, Kostas Kasapoğlu, İhsan Baydar, İbrahim Toker

Galatasaray: Turgay, İsmail, Candemir, Saim, Suat, Ergun, Coşkun, Mete, Metin, İsfendiyar, Ertan

Goller: Dk. 30 İhsan Baydar, Dk. 37 Yüksel Gözüpek (İstanbulspor)

Seyirci ve Hasılat: 24 635 kişi, 53 691 lira

Geçen yılın şampiyonu Galatasaray’ın yeni lige mağlubiyetle başlaması,  hele neticenin 2 – O olması, Sarı -Kırmızılı renklere gönül verenler için acı idi.

Fakat Galatasaraylılar için bundan da acı olun, sahadaki onbir’in dağınık oyunuydu. «Dağınık» ne kelime? “Darmadağınık» bir gayretti bu… Bir tek maç, daha ilk maç, koca bir mevsim demek değildi. Fakat Galatasaraylılar, bu tek maçtaki oyunla, bütün bir mevsim için ümitsizliğe düşer gibiydiler. Zira geçen yılın fırtına takımı, şimdi hafif bir melteme olarak dahi esmemişti.

Ve derhal zihinlere istifham takıldı: «Kadri olsaydı?» Evet, Kadri olsaydı, Galatasaray dün 2-0 yenilmezmiydi? Herhalde futboldan bir nebze anlayanlar, yarından çok dünü ilgilendiren bu suale cevap aramak yerine şöyle düşünebilirlerdi: Kadri olsaydı, dağılmış müdafaanın yükünü hafifletecek bir yardımcı bulunur, ayrı havada çalan İleri ve geri hatlar arasında iyi bir İrtibat eri mevcut olurdu. Doğrusu, dünkü maçın düğümü Kadri’siz olmaktan çok hazırlıksız olmaktan doğmuştu. Yumuşak takımlara cömertçe atılan göllerin, Sarı-Kırmızılı takımın hazırlığı hakkında yanlış fikir verdiği aşikârdı.

PAZAR VE ÇARŞI…

Hakikat, hazırlıktaki pazarın, ligdeki çarşıya uymamış  olmasından İbaretti, Zira İstanbulspor da mevsim başında büyük ümit  vermemiş ve Bursalılar olsun, İzmirliler olsun, karşılarında «geçen yılın başarılı İstanbulspor’unu  göremediklerini. söylemişlerdi.

Dün, İstanbulspor yenerken, Galatasaray da sanki yenilmek için oynadı. Öyle olmasa, Sarı-kırmızılı takım daha evvel de karşısında 0-2 duruma düştüğü İstanbulspor’dan hiç değilse bir 2-2  koparamaz mıydı?

Amma kiminle? Bilgili ve sürükleyici. Coşkun topu demarke bekleyen  rakip solaçığına atar, mukavim Ergun ne yerden, ne havadan top kesebilir, gol makinesi Metin dolaşmaktan başka iş görmezse… O halde yeni ler? Ertan maçın başında sırtındaki formanın numarası kadar mükemmel ve o sayıda şutlar atmıştı. Lâkin sonraları o da silinmişti. Geride ilerde İsmail çalışıyor  ileride de biri eski biri yeni iki açık (İsfendiyar ve Mete) kendilerine düşeni yapıyorlardı. Hatta Mete daha da fazlasını… Fakat futbol onbir kişiyle oynanırdı.

TAKIM HALİNDE 3 YILDIZ

İstanbulspor takım hâlinde muvaffaktı. Bilhassa haf hattı… Forvette Aydemir’in hazırlayıcılığı kadar, İbrahim’le Yüksel’in atak oyunları maçın ağırlığını rakip yarı sahaya aktarıyordu.  Herhalde Sarı- Siyahlılar en büyük hatayı hücum denemesine devam edecek yerde topu dışarı atmağa çalışmakla işliyorlardı.

İstanbulspor’un tükenmez enerjisine ve Galatasaray’ın bütün sönüklüğüne rağmen, Sarı-Kırmızılı takımın dün biraz da şansız olduğuna işaret icabeder. İlk devrede Ertan’ın,

İkincide de İsfendiyar’ın bombaları, direklerden dönmeseydi.. Belki de…

Maçın memnuniyete değer bir ciheti, hakemler triosunun sahadan vazifesini yapmış insanların huzuru içinde ayrılmalarıydı.

İKİ ŞAHESER GOL

Eğer ligin ilk haftasındaki neticeler tesadüfe olarak kalmazsa, bundan sonra maçların akibetini daha

genç takım karşılaşmaları bittiği anda öğrenebileceğiz. Beşiktaş – Beyoğluspor, Fenerbahçe – Vefa maçlarından sonra dün de İstanbulspor-Galatasaray  profesyonel karşılaşması, genç takım maçlarının neticesiyle bitti..

Halbuki Galatasaray tribünü çok hevesli idi. «Şampiyon» takımını hararetle karşılamış ve ondan çok şeyler beklemişti. İlk dakikalar da bu beklemenin isabetini gösteriyordu. Ancak iki «şaheser gol», bütün ümitleri kırdı. Güngörün uzattığı topu alan İbrahim, nefis bir sürüşten sonra şut atacak gibi yapıp Turgay’ı yerinden oynatmış, sonra «fevkalâde» bir görüşle topu bomboş İhsan’a aktarı vermişti, İhsan’ın ağlarla kucaklaştırdığı top, İlk goldü amma, bu goldeki alkışlanma payı İhsan’dan çok İbrahim’e alt olmalıydı. Altı dakika sonra ise Yüksel atılmaz bir golü atıyordu. İhsan’ın müdafilere çarpan şutu topu avuta kadar götürüyordu. İbrahim de yetişememişti. İşte o anda Yüksel çizgi üzerinden kaleye adeta paralel durumda topa öylesine bir şut kondurdu ki, doğrusu bu gol karşısında insan «Nasıl yendi?» diye değil, «Nasıl atıldı?» diye düşünebilirdi.

Devre 2-0 kapanırken. yalnız Sarı-kırmızılı taraftarlar değil, herkes Galatasaray böyle badireleri çok atlattı. 2-0 ın 2-2 olması yakın diyordu. Fakat «Sabri Kiraz’ın talebelerin, Dick’in favori takımına bu fırsatı bu defa vermeyecekti. Sabih uçacak, Kenan sıçrayacak, İbrahim koşacak, Yüksel inecek ve neticede Sarı-siyahlı onbir sahayı 2-0 galip terk edecekti.

Staddan çıkılırken, şimdi Galalasaray idarecileri Federasyon’la yapmakta oldukları maçtan evvel ligde futbolcularının yapacakları maçları da düşünmek zorunda kalacaklar diyenler vardı. Herhalde Galatasaray, geçen yıldan bu yana k mıaybının sadece Kadri olmadığını görmek ve tedbirini almak mecburiyetindeydi.

Fotoğrafta Yüksel’in harika golü.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir