Saffet Sancaklı Dönemi

2004 yılında Uzan Şirketler Gurubunun Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devrolması ile 2 yıl İstanbulsporumuz TMSF tarafından yönetildi. Bu süre zarfında 1. ligde (süper lig) yer alıyorduk ne yazık ki bu yönetimle 2. lige düştük veya düşürüldük. Devlet ve Futbol Federasyonu bürokratik engelleri bir türlü kaldıramadı veya kaldırmadı, satışın bu sürede yani 1. ligde iken yapılması gerekirdi. O zaman daha fazla ücrete satılıp beklide takımımız 1.ligde kalacaktı. TMSF ve devlet yapmadı veya yapamadı. Türkiye de ilk defa bir spor kulübü ihale yöntemi ile satışa sunuldu.

30 Haziran 2006 günü TMSF binasında gerçekleştirilen ve 900 bin dolar muhammen bedelle satışa sunulan, kapalı zarf ve açık artırma yöntemiyle gerçekleştirilen ihale için toplam 6 teklif verildi.

İhaleye başlangıç olarak en yüksek teklifi 2 milyon 100 bin dolar bedelle İstanbul Beylik Spor Hizmetleri A.Ş. verirken, bunun yüzde 70’ini aşan, 1 milyon 500 dolarla Marmara Spor Faaliyetleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile İhale Kanunu gereği 1 milyon 250 dolar veren Sarı Siyah Proje İnşaat ve Taahhüt A.Ş. ihaleye katılırken, diğer 3 şirket Butik Halı Giyim ve Mağazacılık Turizm Ticaret ve Sanayi A.Ş., Bakırköy Sportif A.Ş. ve Özdemir Yatçılık ve Turizm İşletmeleri A.Ş. ise düşük teklif nedeniyle ihaleye alınmadı.

En yüksek teklifi veren şirketin bedeli olan 2 milyon 100 bin dolarla başlayan açık artırmada Marmara Spor Faaliyetleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile Sarı Siyah Proje İnşaat ve Taahhüt A.Ş. yarıştı. İhaleyi, eski milli futbolcu ve menajer Saffet Sancaklı’nın da ortakları arasında bulunan Marmara Spor Faaliyetleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. 3 milyon 250 bin dolar bedelle kazandı.

Saffet Sancaklı aynı zamanda kulübün başkanlığını da yürütmekteydi. Rahmetli Ömer Sarıalioğlu  2008 yılında hisseleri devir almasıyla 2 senelik Sancaklı dönemi de sona ermiş oldu.

Saffet Sancaklı, SuperSpor.com’la 2006 Aralık ayın da bir söyleşi yaptı. Sancaklı’nın o günlerlerdeki düşüncelerini ve kulübümüzün o yıllarını anımsatmak adına, bu söyleşiyi yayınlıyoruz.

Türkiye’de üç büyük kulübün formasını taşıyan nadir futbolculardan biri olarak futbolseverlerin hafızalarında yer alan Saffet Sancaklı, kurduğu menajerlik şirketiyle meslektaşları arasında bir ilke imza attı. Çok sayıda futbolcuyu Türk seyircisiyle tanıştıran Saffet Sancaklı’nın adı, geçtiğimiz yaz aylarında yaptığı son atılımla birlikte Türk futbol dünyasında kulüp sahibi bir başkan olarak anılmaya başladı. Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’na (TMSF) Uzan Grubu’ndan devrolan İstanbulspor Ticari ve İktisadi Bütünlüğü, 3 milyon 250 bin dolar bedelle Saffet Sancaklı tarafından şirketleri arasına dahil edildi. Yani bu demek oluyor ki, bir dönem tribünlerin ayakta alkışladığı ‘Saffet’, bu kez ‘Saffet Başkan’ olarak tribünlerin karşısında olacaktı. Yapacakları merakla beklenen Saffet Sancaklı ile bugüne kadar neler yaptığını ve yapacaklarını konuşmak için bir mülakat talebinde bulunuyorum. Asistanı Özlem Hanım’ın yardımıyla 2-3 gün içinde gerçekleşiyor görüşmemiz.

Saffet Sancaklı’nın Kadir Has Center’daki şık ofisine girişte bizi ilk karşılayan, milli forma başta olmak üzere, diğer kulüp renkleriyle objektiflere gülümseyen futbolcu Saffet’in görüntüsü oluyor.
Sıcak bir ev sahibi var karşımda… Büyük toplantı masasında başlıyorum sorularımı sıralamaya…

Yeşil sahalardaki kariyerini sonlandıran diğer futbolcu arkadaşları gibi düşünmemiş Saffet Sancaklı… Hatta,1996 yılında Şenes Erzik’in Federasyon Başkanlığı sırasında, “Yurtdışında birkaç yıllık kursun ardından senin Milli Takımı çalıştırmanı düşünüyorum” sözlerine “Düşünmüyorum” yanıtını vermiş Sancaklı.

Erzik’in, “Türk futbolu sana yıllarca baktı, büyüttü. Seni bir yerlere getiren futboluna sırtını dönüp gidemezsin. Gidersen de kötü gidişi eleştiremezsin” sözleri karşısında yeni çizgisini de belirlemiş Sancaklı. Teknik kadrolarda yer almamayı baştan kafasına koyan Saffet Sancaklı, Türkiye’de de boşluk olduğunu gördüğü menajerlik merciine çevirmiş rotayı…

Eski Yugoslavya topraklarında dünyaya gelen Saffet Sancaklı’nın bu bölgeyle süren bağlarının, bu bereketli topraklar üzerinden gelen köklerinin, kendisi için bir avantaj sağlayıp sağlamadığını soruyorum…

Bağlarından gelen avantajları olduğunu mutlulukla kabul ediyor Sancaklı. Sporcunun gittiği yerde hayat koşulları, adetler ve düşünceler çerçevesinde kendisini yalnız hissetmesinin eksi yönlerinin başarısızlığı getireceğini hatmetmiş. “Bugün Sarejova’ya gittiğinizde canınız işkembe çorbası mı çekti? Çok rahat bulursunuz. Dolayısıyla kökleri buradaki bir sporcu İstanbul’a geldiğinde yabancılık çekmiyor. İstanbul’da 2 milyon Boşnak var. Bulgaristan’dan bir oyuncu geliyor, milyonlarca göçmen var. Ama Brezilya’dan gelen bir sporcu için uyum süreci daha fazla zaman alıyor.”

-“Hangi ülkeden iyi oyuncu çıkar?”

Saffet Sancaklı, eski adı Yugoslavya olan, bugün apayrı ülkelere bölünmüş topraklardan çıkan isimlerin sırf futbol değil, başta basketbol olmak üzere, kayak vb. gibi branşlarda gayet yetenekli olduklarına değiniyor. Bugün İspanya Ligi’nde en az 25-30 futbolcunun top koşturduğunu sözlerine ekleyerek…

Bu arada bir hocasının sarf ettiği sözleri hatırlatırken de karşılıklı gülümsemekten kendimizi alamıyoruz. “Bosna’da yoldan çevir bir çocuğu, kramponlarını giydir, sahaya sür!”

Vefa’da profesyonelliğe adım atmasının ardından Beşiktaş’ta Siyah-Beyaz formayı taşıyan, ardından Fenerbahçe, Galatasaray ve Kocaeli renkleriyle futbol kariyerini sürdüren Saffet Sancaklı’ya Türkiye’de menajerlik kurumunun nasıl işlediğini, daha doğrusu menajerin ne iş yaptığını soruyorum…

Sancaklı, menajerlik için başvurduğu dönemde ilk kişi iken, bugün ülkemizde 30 kadar lisanlı menajer olduğunun altını çiziyor. Ama lisansı olmadığı halde bu işi yapanları sayısı ise ürkecek kadar fazla…

Başvuru sırasında seçilecek beş dilden birinden tabi tutulduğu mülakatı anlatırken, kaç dil bildiğini soruyorum. Eeee, “Burada bir cevher var” dendiğinde çoğu zaman kendisi gidip yerinde izleyen bir insan olarak ne’ce konuşur Saffet Sancaklı?..

Balkan dillerinin yanı sıra Rusça’sını “Fena değil” olarak nitelendiren Sancaklı, Bulgarca ve İngilizce’yi rahatlıkla konuştuğunu açıklayarak, sözünü tamamlıyor: “Dünyanın neresine gidersem, gideyim aç kalmam!”

Dünyada bu işi yapan 256. kişi olarak bu meslekte var olmaya çalıştığını belirten Sancaklı, bu işin artık Futbol Federasyonu’nun bünyesinde yapıldığını not olarak iletiyor.

– Peki, ne iş yapar bu menajerler?
“Menajer, sadece transfer ayında futbolcuyu bir yerden bir yere götüren ve sonra keyfine bakan kişi değildir. Transfer sonrası kulüp – oyuncu – menajer üçgeninde dengeyi sağlayan kişidir menajer. Oyunculara daima söylediğim şeydir. Kulüpler olmazsa hiçbirimiz olmayız. Kulüplerin yaşaması birinci kuraldır.”
Bugüne kadar oyuncularından gelen en büyük şikâyet olan “Hoca beni oynatmıyor?” sıkıntılarını ikili diyaloglarla düzeltme yoluna gitmiş Saffet Sancaklı. Yaşadıkları birkaç olayda ise hukuki mercilere başvurduklarını gizlemiyor.

– Tanınmış bir oyuncunun transferi tanınmayan bir isim karşısında daha mı zordur acaba?
Oysa Saffet Sancaklı aksini söylüyor… Çünkülerini ise şöyle sıralıyor… “O oyuncu, o takımda yıldız ise kulüpte de sorun yaratmıyor. Büyük oyuncuyu 10 kulüp birden istiyor. Siz seçiyorsunuz. Sıkıntı değil, aksine keyifli tarafları daha fazla”…

– Oyuncularınızın belirli kaprisleri oluyor mu?
“Son yıllarda kulüpler kendi transfer komitelerini kurmaya başladı. Bu ekip maç izlemiş, oyuncuyu çoğu zaman görmüş kişilerden oluşuyor. Özellikle ikinci ligde boğuşmuş ve şampiyonlukla gelmiş ekipler kendilerini menajerlere teslim ediyorlar. Bu da başarı ya da başarısızlığı direkt etkiliyor. Ben bu tür ekiplere onlarca tanımadıkları yabancı oyuncuyu getirdim. Fakat, bu konuda şirketimin nokta atışı yaptığı da herkesçe bilinir.”

– Bu kokuyu nasıl alıyorsunuz?
“Ekibimiz de var. Fakat benim bizzat izlediğim çok oyuncu var. Dünyanın belirli noktalarında partnerlerimiz var. Rapor veriyor, olumlu ise biz de izliyoruz. Ya da ülkemize getiriyoruz. Prensip olarak seyretmediğim oyuncuyu Türkiye’ye getirmedim. 20 yıl top oynadım. İzlerken meslek grubum içinde birçok kişiden önde olduğumu düşünüyorum.”

– Menajerliğin dışında bir işiniz var mı? Basında da yer alan silah ticareti yaptığınız hususunda neler söyleyeceksiniz?
“Bu konuda sessizliğimi uzun süre korudum. Savunma sanayisi ile ilgili bir şirketimiz vardı. Askeriyedeki ambulans helikopterlerin bakım onarım ihalesine girdik. Konuşulduğu gibi bunun silahla ilgisi dahi yok. Ankara’da yazışmalar sırasında şehir içinde bir adres istendi. Ben de Aziz Yıldırımı’ı arayarak durumu izah ettim. ‘Ver bizim ofisin adresini’ dedi. Adresi verdim, ihaleye girdik ve kaybettik. Fenerbahçe’de Aziz Yıldırım ile Ali Şen arasında yaşanan gerginlikte, ‘Fenerbahçe’de asıl kavga silah ticareti. Gerçek organizatör Saffet’ gibi kulaktan dolma bilgilerle konu manşetlere taşındı. Rahmetli babamın tavsiyesi hep aklıma geldi ve sustum. Çünkü ben kendimi biliyordum… Türkiye’de Aziz Yıldırım’a karşı başlatılan olayların içine çekilmeye çalışıldım. Bu olaylardan sonra da şirketimi kapattım.”

“Türkiye nüfusunun yüzde 99’u üç büyükleri canlı dahi seyretmemiştir. Fakat ben, üç büyüklerin de formasını giydim. Hem de Türkiye Cumhuriyetinde bir ilk olarak…”

– Bu kadar farklı renkler için ter döktünüz, gönlünüzdeki renk nedir?
“Sarı-Siyah!..”

– İstanbulspor’u 3.250.000 dolara şirketiniz ihaleye girdi ve kazandı. Forbes Dergisi, Eylül ayında size ayırdığı özel bölümde, “3 büyük kulüpte forma giymiş, yıllarca menajerlik yapmış birisi için bu garipsenecek bir rakam değildir” yorumunda bulundu. Peki bu parayı nasıl biriktirdiniz?..
“Oynadığım takımların en pahalı oyuncusuydum. 15 sene top oynadım. Futbolu da öyle bıraktım.”

– İstanbulspor macerası nasıl başladı?
Bu kelimeyi kullanırken imtina ediyorum. Sonu görünmeyen bir şeydir macera… Düzeltiyorum. Fakat, Saffet Sancaklı “Yok yok haklısınız. Çünkü bu bir macera” diyor, büyük bir açık yüreklilikle ve ekliyor: “Futbolu bıraktıktan sonra, ‘Bir takım alalım’ düşüncem daima oldu.”


– “Benim olsun” hissinin bunda etkisi var mı?
“‘Benim olsun’ sözü doğrudur. İstanbulspor anonim şirket olduğu için, yönetimin 2 yıl sonra gitmesi gibi bir durum yok. Biz, 2000 yılında Göztepe’ye de talip olduk. Çünkü o da AŞ’ydi… 5 milyon dolar teklif ettik. Onlar 7,5 milyon dolar istedi. Ödeyecektik. Fakat yukarıdan gelen bir emirle vazgeçtiler. İsviçre’deki Grashoppers ile Belçika’daki Charleroi kulüplerini de almaya gittik. İstanbulspor’u da yatırım olarak düşündük. A Grubu’ndan alıp, Süper Lig’e taşıyıp, belirli ölçülerde tesise kavuşturup, marka değerini artırarak 1’e 10, 1’e 20 kazanmak… Ticari yönü bu… Bir yönü daha var. Bu da oyuncu yetiştirerek, sirkülasyon sağlamak. Tabii bunlar 3 ya da 5 ayda olacak şeyler değil. Başarıya ulaşabileceğimizi düşünüyoruz.”

Futbolcular için genelde, “futbolu bıraktıktan sonra bir iş yapamaz, ya yorumcu olur ya da köşe yazarı” şeklinde yerleşik bir kanının bulunduğunu hatırlatan Sancaklı, yaptığı son girişimle bu kanıyı kökünden sarstığını düşünüyor…”İyi ki Saffet futboldan geldi de kulübe hayat vermeye çalışıyor…” sözleriyle farklı bir başlangıç için adım attığı kanaatinde: “Birçok Anadolu kulübünden oyuncu aldım para vermedim. Fenerbahçe, Denizlispor, Galatasaray’dan oyuncu aldım, para vermedim. Ben başka bir iş yapıyor olsam bu kadar destek görmezdim. Böyle bir başlangıca Türk futbolunun ihtiyacı vardı. Biz de yapınca insanlara sempatik geldi.”

İstanbulspor ile yıllardır iç içe olduğunu söylüyor Sancaklı. “İstanbul Üniversitesi’nin 200’ün üzerinde öğretim görevlisinin İstanbul Erkek Lisesi mezunu olması bu kurumun nasıl elit bir tabaka olduğunun da önemli bir göstergesi. Kulübe daha talip olmadan bu yönde telkinler sürekli alıyordum. Aldıktan sonra çok sevindiler. Maddi bir destek yok. Ama manevi desteklerini hiç esirgemediler.”

Yılbaşından sonra koltuğunu devretmeye hazırlanıyor Saffet Sancaklı.. Ama bu durumdan hayli hoşnut…
“Yeni yılla birlikte kulüp başkanımız Aziz Alturfan olacak. Bu camianın duayenlerinden. Böylesine elit bir kulübe de profesör bir başkan yakışır. Bu da derdimizin koltuk olmadığını yeterince anlatacaktır.”

– Bunun için henüz erken değil mi?
“Hayır, böylesi elit bir kulübe de profesör bir başkanı daha uygun buluyorum. Kendisi İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Ortopedi Ana Bilim Dalı Başkanı. 10 yıldan fazla başkanlık yapmış, kulübü belli yerlere taşımış, 1970 yılından bu yana tüm resmi maçlarını izlemiş. İstanbulspor aşığı bir insan. Bu tür eğitime sahip insanları İstanbulspor’un kökleriyle daha da bağdaştırıyorum.”

– Uzan dönemi çok iyi günler olarak anlatılıyor, sizin düşüncelerinizi alabilir miyim?
“Cem Uzan’ın maddi gücü farklıydı. Oğuzlar, Aykutlar, Sergenler o dönemde oldu. Fakat o zaman Sayın Uzan’ın yapmadığı bir şey var ki… O konuda hâlâ şaşkınım. Bir tek tesis yapmadılar. 1926’da kurulmuş bir takımın çakılı bir çivisinin olmaması acıdan da öte. Ama o takımı zevk için almıştı. Belki o nedenledir. Oysa biz, nasıl sinekten yağ çıkartırız diye düşünüyoruz!..”

– İlk yarı performansınız beklentilerinizin altında mı?
“Lig sıralamasında üstümüzdeki 5 takımın ikisini yendik, üçüyle berabere kaldık. Demek ki, umutlar daha taze. İyi bir hazırlık dönemiyle Süper Lig için çabalıyoruz. Diyarbakır, Malatya… Alt sıramızda Altay, Samsun. Kocaeli, Ordu gibi mücadele veren şehir takımları var… Ligi maç maç değerlendirmek lazım. Ama bu sene Allah kısmet eder mi, göreceğiz?.. Eğer bu sene, bunu başarırsak, yine ekmeğe zam gelecek, sebebi biz olacağız!.. Ondan korkuyorum!..”

-Yıllarca futbol oynamış bir kişi… Şimdi kulübün başkanı da olsa… Bilgisi, birikimi çerçevesinde bunları teknik direktörüne aktarmak ister mi acaba?

“Ekibime güveniyorum. Dördünü de seçerek ve güvenerek getirdim. Hocama söyledim. Başkan gibi gelip konuşursan, ‘Şunu şurada oynat, şunu şuraya al’ demem. Bunları ben söyleyeceksem senin burada ne işin var?.. Fakat, eski bir futbolcu ve futbola göbeğinden bağlı bir adam ve arkadaşım olarak fikirlerimi sorarsan yorumunu yaparım. Hocamıza, ‘Bunu sakın Başkan-Hoca ilişkisine getirme’ dedim. Her gün sohbetlerimiz olur, karşılıklı konuşuruz. Bunun aksini kabullenen kişi de hocalık yapamaz.”

– 3 büyüklerin beklenenden fazla puan kaybetmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Fenerbahçe’nin oyuncularının geç gelişi adaptasyon sorunu yarattı. Beşiktaş takım koordinasyonunu kuramadı. Aynı bölgeye aynı tip adamlar alındı. 5-6 maçlık seri yakalayamadı. Galatasaray ise geçen sene şampiyonluk için harcadığı eforun sancılarını yaşıyor. Borçları nedeniyle de oyuncu alamıyor. Anadolu takımları için büyük bir fırsat oldu.”

– Anadolu topraklarından bir şampiyon çıkar mı peki?
“Çıkmaz. Vestel Manisa, Gençlerbirliği çok ciddi noktalara geldiler. Ben bir Anadolu takımını şampiyon göremem gibi geliyor. Eğer İstanbulspor’u Anadolu takımı saymazsanız!..”

– Seyirciyi artırmaya yönelik bir planınız var mı?
“Olacak. Fakat bir yükseliş var, seyircimiz günden güne artıyor. Gelen başarıyla birlikte seyirci konusunda sıkıntı çekmeyeceğiz.”

– Sancaklı Menajerlik Şirketi’nin elinde süper, genç bir yetenek var. İstanbulspor’da da işler süper gidiyor, bu gence ihtiyaç olacak.. Fakat bu oyuncuya talip, istediğiniz rakamı verecek takımlar kapıda bekliyor… Kararınız?

“O anda duruma göre değerlendiririm. Geçenlerde Mardinspor Kulüp Başkanı Şekip Elik ile havalimanında karşılaştım. Bana, ‘Hocan bu ligin en iyisi’ dedi. Ben de, ‘İstersen, hocayı da satayım’ cevabını verdim. Değerini bulan herkesi, değerini bulup, satmak niyetindeyiz. Bizde başkan dahil her şey satılık!.. Hocama bugün teklif gelsin, transferine yardımcı olurum… Ben getirene kadar Naci Şensoy’u kim tanıyordu ki. Türkiye’de daha ne Naci Şensoy’lar var…’

-“İngiltere Premier Ligi’nde yabancıların takım alabilme imkanı var, düşünüyor musunuz?”

“En kötüsünün değeri 400-500 milyon pound… Olsaydı param İngiltere’de de takım aldırdım. İngiltere’de de futboldan para kazanırım, Almanya’da da… Ama şu anda gücümüzün çok çok üstünde rakamlar. Hayalini dahi kuramam. Ama, iş olarak altından kalkar, başarılı hale getirebilirim.”

-Türkiye’nin güzide takımlarında forma giydiniz. Bu kulüpler için yorum istesem…
Beşiktaş: Süleyman Seba döneminde Beşiktaş’taydım. Şu ankinden farklıydı. Kulüp olarak aşırı mütevazi ve aile gibiydik. “Adam” lafını keşke Süleyman Seba diye değiştirseler… (1987)
Galatasaray: Tam o Şampiyonlar Ligi mücadelelerinde lise ve camianın verdiği galeyanla, üst düzey atılımlara başlamış bir takımdı. Kol kırılır yen içinde kalırdı. Şimdi yaşanan kavgalar ve demeçler o zaman ayıp sayılırdı. Bizler şimdiki futbolcular kadar konuşmazdık. (1993)
Fenerbahçe: Başarıyı da başarısızlığı da abartan bir takımdır. Şu anda da işler iyi gittiğinde dünyanın en keyifli kulübüdür. Kötüye dönünce çok ciddi sıkıntılar yaşadık. (1996)

Bu arada Saffet Sancaklı’nın 6. hissinin hakikaten kuvvetli olduğu yönünde tüyoları dinlerken buluyorum kendimi… Hissi kablel-vuku cinsinden, kimi şeyleri rüyasında gördüğünü ve olayların üstüne gittiğini anlatıyor Sancaklı… Mesela daha kulüp hakkında düşünceleri dahi oluşmamışken, rüyasında İstanbulspor’da oynarken görmüş kendisini. “Oynadığım takımlara İstanbulspor’u da ekleyin. Rüyamda İstanbulspor’da top koşturuyordum” dedi. Sonrası malum…
“İşlerimde hislerime güvenirim. İnandıysam, inatla asılırım. İtikadım sonsuz.. Cenab-ı Allah diyor ki, ben size akıl verdim. Kullanın. Anlık aldığım kararların çoğunda başarılı olmuşumdur.”

– Kimi yönlerinizden dolayı İngiliz Chelsaa Futbol Kulübü’nün Rus patronu Roman Abramovich’e benzetilmenize ne diyeceksiniz?
“Ben ondan daha yakışıklıyım!.. Atilla Gökçe de geçen beni Berlusconi’ye benzetti. Abramovich ile ilgili yakıştırmalar var. Benden yaşça da ufak. Ben onun gibi olmaya çalışmıyorum. O başka bir adam.”

 

– Liverpool’un golcü futbolcusu Peter Crouch’a benzetildiğiniz yönündeki söylentilere ne diyeceksiniz peki?!
“Onu bana benzetirler!.. 1.95 boyunda ve bu boyuna rağmen çok hareketli. Fiziğinin dışında tarzı da benziyor. Senin gibi oyuncu diyorlar.”

-Bir menajerlik anısı…
Fahrettin Ömeroviç, yıllar önce Türkiye’ye geldiğinde Antalya’ya giderken “Nasıl bir yer?” diye sormuş Saffet Sancaklı’ya… Cevap belli… 12 ay sıcak güneş, deniz… Fakat ertesi gün Antalya’da Ömeroviç’in lapa lapa yağan kara karşı şaşkın ve soru işaretleriyle dolu bakışlarını hâlâ unutamıyor. Antalya’ya 42 yılda bir yağan kar, Ömeroviç’e denk gelmiş yani…Haber bültenlerindeki anonslar kurtarmış Sancaklı’yı!..

– Liglerimizde izlerken size keyif veren oyuncular elbette vardır, bizimle paylaşır mısınız?
“Alex iyi oynadığı zaman tadından yenmez bir adam. Bunu herkes kabul ediyor zaten. Galatasaray’da Arda’nın görüntüsü, zaman zaman oynamasa da Aydın’ın çıkışları… Hani 20 sene oynamışlar İtalya’da, gelmiş de yeniden burada oynuyorlar gibi halleri müthiş keyif veriyor…”

– Sizin elinizde yeni Ardalar var mı?
“İddia ediyorum, birkaç sene sonra İstanbulspor’dan çok sık yıldızlar çıkacak. Şu an dahi elimizde 10 civarında yıldız adayı var. Yıldız olma ışığını gördük. Savaş diye yeni bir oyuncu aldım, 17 yaşında. Eğer benim isteğim şekilde ilerlerse 2-3 sene sonra Türkiye’nin en büyük yıldızlarından biri olacak. Birkaç milyon dolarlık bir oyuncu olacak. Böyle 10-12 tane oyuncum var. Ama çok şey onların elinde, biz sadece yol gösteririz, gerisi onlara kalmış. Ki önlerinde artı ve eksi örnekleri fazlasıyla var…”

– Bir dönemin yıldızları da sizin kadronuzda Oktay ve Baliç…
“Evet, bizim kadromuzdalar. Adam gibi de işlerini yapıyorlar. Memnunum..”
“20 sene topa kafa attım, ama arkalarda biraz akıl kalmış” diyecek kadar kendisiyle barışık ve neşeli bir insan olan Saffet Sancaklı ile keyifli bir sohbete imza attık.
Kararlı, adımlarını bilen bir duruş…
Hayatındaki ilklerden bahsetti…
Bir de olabileceklerden…
Sanırım onların da planları hazır…
B, C, D, E !….
gibi…

Röportaj: Saadet Özcan

26.12.2006

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir