Spor!… Spor!… Spor!… Ve İstanbulspor…

Sayın ve sevgili okuyucularımın:

-N’oldu yazacak konu mu bulamadın? Diyen şaşkın bakışlarınızı, içinde alay olan sorularınızı göze alıyorum. Ve bundan da müthiş olan bizim TERCÜMAN’ın birer Zühre Yıldızı olan spor yazarlarından NECMİ TANYOLAÇ’ın, İSLAM ÇUPİ’nin, HALİT KIVANÇ’ın, ORHAN AYHAN’ın tanıdığımız usta spor yazarlarımızın alay edeceklerini biliyorum.

-Sende mi Brütüs? Diyecekler, ama başladık bir kere bu yazıya bağışlana, hoş görüle!..

Milli sporumuz olan güreşimiz cazgırsız, davulsuz, zurnasız kalınca önce bir saman alevi gibi yükselip dünya ölçüsünde minderlerini ışıklandırdıktan sonra hışla yere serilmiş bulunmuyor.

Anlaşılan, kuzular su başlarında gövdeye indirilmeyince, kısacası beslenme ve devlet yardımı olmayınca bu milli sporumuz İSTİZLA illetine müptela oldu.

Şimdi topluluğun büyük ilgisi futbolda. Yediden yetmişe herkesin izlediği bu yaygın oyun artık bir amatör işi olmaktan çıkıp bir paralı spor oldu.

Şimdi şehirler kendi takımı için her türlü desteği gösteriyorlar. Politikacılarımız bile bir kulübü arkalarında görmedikçe seçimi, seçilmeyi, oyu kazanmayacaklarına inanıyorlar.

Şehirlerimiz kendi adlarını taşıyan kulüplere iltifat ettikleri için bir Eskişehir, bir Kayseri, bir Sivas, bir Adana v.b. sporlar başa güreşiyorlar.

Gelelim en kalabalık, en güzel şehrimiz İSTANBUL’a.

Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe gibi birer semt adını almış fakat büyüyerek adeta birer milli iftiharımız olmuş kulüpleri bir yana bırakalım. Bunlar zaten zenginliğin, büyüklüğün, başarının, sevginin timsali olmuşlar.

Ve bir de benim kulübüm var. İstanbul’un adını taşıyan garip kulübüm… İstanbulspor var. Çileli, yoksul, asil, şanlı geçmişli kulübüm var. Asıl yazımın sebebi bu.

Bir zamanların en aydın oyuncularının bulunduğu, İstanbul Erkek Lisesi’nin Mezun ve Mensuplar Cemiyetinin büyük ilgileri ile beslenen, şimdi de para sıkıntısı yanında oyuncuları pazarlık konusu olan bu yüzden bunalımlara uğramış İSTANBULSPOR var.

İstanbulspor’a bütün söz vermelere rağmen henüz bir tesis yapılamamıştır. Şimdi, SAHİL YOLUNDA CANKURTADANDA, YANMIŞ OLAN ESKİ TÜTÜN DEPOSUNUN ARSASI boş durmaktadır.

Çevre gençliğinin de faydalanacağı bir cimnastikhane, bir yüzme havuzu yaptırıp İstanbulspor’a verilebilir. Ayrıca İstanbul’un büyük kulüpleri de bir anlayış göstererek İstanbul’u temsil eden bu kulübe yardım edebilir, oyuncularını almaktan uzak olabilirler. Ayrıca İstanbul’da yaşayan sporseverler de bu kulübü biraz yardımlarıyla şenlendirebilirler diye hayal ediyorum.

Biliyorum iyi niyetimle birazdan da öteye belki meczupluk, belki saflık ediyorum ama ne yapayım beni gibi sporu bilmeyen yazardan da ancak böyle saçma bir yazı çıkar. Hoş görüle…

İBRAHİM MİNNETOĞLU
19 Ağustos 1973 günlü Tercüman gazetesinden

İbrahim Minnetoğlu Kimdir?

(20 Ocak 1920 – 26 Temmuz 1993): Şair, yazar. Malatya’nın Ağvan köyünde doğdu. İstanbul Erkek Lisesini bitirdi (1941). İ.Ü. Hukuk Fakültesine devam etti. Yeni Sabah, Hergün ve Dünya gazetelerinde, Yataklı Vagonlar Şirketinde çalıştı. Sonra Tercüman gazetesinde yazdı. 1951’de Minnetoğlu Kitapevini kurdu.

Şiir ve yazıları Yedigün, Her Hafta, Kaynak, Aile, Edebiyat Dünyası, Hisar, Türk Dili, Türk Edebiyatı, Türk Düşüncesi dergilerinde çıktı.

Şiirleri: İstanbul’un Fethi (1953), Kıbrıs Destanı (1959), Ağvan (1960), Sevgiler (Şiirlerinden seçmeler, 1979), Uyum (1992), Gülümse (1993). Gezi notları: Vagon Penceresinden (1959). Sözlük çalışmaları: Örnekli Açıklamalı Türkçe Deyimler Sözlüğü (M. Ertuğrul Saraçbaşı ile, 1978), Örnekli Açıklamalı Atasözleri Sözlüğü (M. Ertuğrul Saraçbaşı ile, 1978).

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir