Yıldırım İper – Yeşildirek’den İstanbulspor’a

Futbolumuzun henüz bir endüstri dalı haline gelmediği, dolayısıyla ligimizin bütün Anadolu’yu kapsamadığı yıllarda çeşitli semt takımları kısa süreyle de olsa ülkenin en üst düzeydeki futbol organizasyonunda yer alabiliyordu. Zamanla Anadolu şehirlerini temsil eden kulüpler liglerde boy göstermeye başlayınca bu semt takımları birer birer amatör kümelere düştüler. Bunlardan biri olan Yeşildirek 1961-63 arasında iki sezon Milli Ligde mücadele ederek futbol tarihimizde yerini aldı. Bu mütevazı semt takımının yetiştirdiği en ünlü oyuncu Yıldırım İper’di. Kulübü henüz mahalli ligde oynarken genç milli takıma seçilen, ardından Fenerbahçe ve İstanbulspor formaları giyen Yıldırım İper’le çocukluğundan beri bağının kopmadığı mekânlarda dolaşıp eski günleri konuştuk. Yeşildirek kulübünün bulunduğu semtte doğan Yıldırım İper çocukluk günlerini şöyle anlatıyor:

“1 Ocak 1939 tarihinde Cumhuriyet gazetesinin bulunduğu sokakta dünyaya geldim. Buraya Çiftesaraylar denirdi. Çocukluğum bu mahallede geçti. Dört kardeştik. Babam Valide Han’da ipçiydi. İp tezgahımız vardı orada. Erzurumluydu ve hiç okuma yazması yoktu ama yanında kırk tane işçi çalışırdı. Her Cumartesi kırk işçinin parasını teker teker verirdi. İstanbul Erkek Lisesi ile Cumhuriyet gazetesi arasındaki sokak parke taşıydı. Orada dokuz-on yaşındayken top oynardık. Kese kâğıtlarını toplayıp ince iple bağlar, top yapar oynardık. Bizim çocukluğumuzda bu sahil yolu yoktu (Cankurtaran – Kumkapı civarındaki sahil yolu). Buradan denize girerdik. Hâlâ da buradan denize girerim. Cağaloğlu’ndan üç dört arkadaş kaçar, buraya gelirdik. Birimiz evden ekmek aşırır, diğeri peynir, öbürü zeytin getirir sonra bunları paylaşırdık. Bir yandan yüzer, bir yandan midye çıkarırdık.”

Bir kulübün Yıldırım İper’i keşfetmesine gerek kalmamış zira ağabeyi dahil bütün gençler mahallenin takımında oynuyormuş: “Ağabeyim Yeşildirek takımında oynuyordu. Zaten semtteki bütün ağabeylerimiz bu takımda oynuyordu. Ben de genç takımda oynamaya başladım.” Bu yetenekli gencin A takıma yükselmesi fazla uzun sürmemiş. O günlerin ayrıntısını Yeşildirek Milli Ligde oynadığı sırada kendisiyle yapılan bir röportajdan aktaralım: “Sene 1953’tü ve ben üçüncü kümedeki Yeşildirek’te tescil edilmeyecek kadar küçüktüm. Günler çabuk geçmişti. İkinci kümeye terfi eden Yeşildirek formasıyla bir gün kendimi Beylerbeyi sahasında buluverdim. İlk resmi maçımdı. Kalbimin çarpıntılarını bugün bile duyar gibi oluyorum. Rakibimiz Ortaköy’dü.

Yıldırım İper Yeşildirek takımıyla çıktığı maçlarda dikkat çekince aynı sıralarda genç milli takıma seçilmiş. Fakat bu olayın sevincini fazla yaşayamadan babasının ölümüyle sarsılmış.  “Babam 1958’de araba kazasında öldü. Ben o zaman genç milli takımla yurt dışındaydım. Uçak biletimi almışlar, beni takımdan çıkardılar diye düşündüm. Eve bir geldim ki herkes orada.” Genç milli takımda ilginç bir olay da yaşamış. Futbola başladığı günden beri santrhaf olarak oynamasına rağmen ilk milli maçında santrfor olarak görev yapmış: “Yunanistan’la yapacağımız maçtan önce Orhan Şeref Apak ile Cihat Arman beni çağırdılar. ‘Santrhafsın ama santrfor oynar mısın bu maçta?’ diye sordular. ‘Üstümde ay-yıldızlı forma var, niye oynamayayım?’ dedim. Onların santrhafından kafa toplarını ala ala maçı kazandık.”

Gerçek anlamda bir mahalle takımıydı Yeşildirek. Yöneticileri semtte işyeri bulunan kişilerdi. Antrenörlüğüyse bir yandan gazetecilik ve foto muhabirliği yapan Bülent Giz üstlenmişti: “Yeşildirek yöneticilerinden Kazım Özeke kırk beş sene Türkiye Şoförler Cemiyeti başkanlığı yaptı. Hüseyin Kavlak’ın Cağaloğlu’nda fırınları vardı. Turan Ögel avukattı. Kadir Karakurt vardı, Mahmutpaşa ilkokulundan arkadaşım, daha sonra Yeşildirek kulübünde devam etti arkadaşlığımız. Bir dönem Fehmi Tuna genel kaptanlık yapmıştı. Daha önce Eyüp kulübünde idarecilik yapmış. Sonra zor zamanında Yeşildirek’te sorumluluk üstlendi. Yeşildirek idmanlarını Kadırga sahasında, Sultanahmet sahasında yapardı. Sultanahmet sahası şimdi park oldu. Darphane içinde bir saha bir de onun aşağısında askeri saha vardı. Orada Sirkeci, Kadırga, Yeşildirek gibi takımlar idman yapıyordu. Formamız sarı-yeşil renkteydi. Bizi Brezilya’ya benzetirlerdi. Hatta Bülent Giz bize dünya kupasından Brezilya forması benzeri forma getirmişti.”

Eski gazete kupürlerini incelerken ikinci profesyonel küme karmasının Almanya, İsviçre ve Hollanda gibi ülkelere yaptığı seyahatle ilgili haberler dikkatimizi çekiyor. Daha sonra Beşiktaş’ta parlayan Şenol ve Birol ile kalede Metin Türel gibi isimlerin bu karmada yer aldığını görüyoruz: “Yeşildirek mahalli profesyonel ligde oynarken bu ligde oynayan takımlardan bir karma ile Avrupa’da çeşitli maçlar yaptık. Yeşildirek’ten benden başka Galatasaray’dan gelen Reşat diye bir arkadaşımız vardı. Yurt dışına gittikten bir ay sonra basında mahalli lig takımı kayboldu diye yazılar çıktı. Annem burada, ‘Oğlum orada açından ölür,’ diye kıyameti kopartmış. Halbuki hiç basının yazdığı gibi bir şey olmadı. Toplam kırk beş gün sürdü turne. Adam gibi gittik, adam gibi geldik. İkinci lig karması olduğumuz halde Avrupa’da adamlar hakkımızı veriyordu. Yenilsek veya berabere kalsak bile para alıyorduk. Ayrıca yevmiye gibi bir para veriliyordu.”

Eski kupürleri incelemeye devam ediyoruz. Sıra Yeşildirek on birinin yer aldığı bir kupüre gelince Yıldırım İper o zamanki takım arkadaşlarını anlatıyor: “Sarı Recep önceden santrhaf oynardı. Ne santrhaftı biliyor musun? Yeşildirek’in maçlarından önce soyunma odasına çorapları, şortları filan koyardım. Recep Abi takım kaptanı olarak sahaya çıkardı. Yalnız onu seyrederdim. Ne kafaya çıkardı! Diğer oyuncuları hiç seyretmezdim. Sonra Beşiktaş’a gitti. Orada santrfor oynattılar. Ankara’da Şekerspor’a gitti. Sağ bek, sol bek oynattılar. Ben santrhaf oynarken o yanıma gelip sağ haf veya santrfor oynuyordu. Babası da bizim mahallenin muhtarıydı. Tatar Nazım, ‘Kaptan al sen çocukları arkana,’ derdi. Alırdık. Nazım da benim önümde. Vurdu mu üç kişiyi birden devirirdi. Kaleci Balık Yaşar, Galatasaraylı İsfendiyar’ın kardeşiydi. Bir ayağı doğuştan sakat olduğu halde kalecilik yapıyordu. Sol açık Reşat, Fenerbahçeli yönetici Nihat Özdemir’in yeğenidir, Galatasaray’da oynamıştı.”

Yıldırım İper’in ilginç bir özelliği takımda kendisinden daha büyük ve tecrübeli oyuncular olmasına rağmen çok genç yaşta kaptanlığa getirilmesiydi. Bu konuda Recep’le aralarında geçen tartışmayı aktarıyor: “Kavga ettik onunla. ‘Ben kaptan olmam, sen ol,’ dedi. ‘Abi sen kaptanımızsın, senin kaptan olman lazım,’ dedimse de istemedi.” Böylece takımın henüz İstanbul mahalli liginde mücadele ettiği yıllarda genç Yıldırım takım kaptanı olmuştu.

İstanbul mahalli profesyonel liginde Beylerbeyi, Sarıyer, Eyüp gibi güçlü takımlarla mücadele eden Yeşildirek 1960-61 sezonunda büyük bir başarıyı gerçekleştirerek şampiyon oldu ve milli lige katılmak için Bursa’da yapılacak baraj maçlarında oynamaya hak kazandı. Bu başarının nasıl geldiğini sorduğumuzda Yıldırım İper şunları anlatıyor: “Birkaç tane futbolcu aldık, takıma takviye yaptık. Beşiktaşlı Altıparmak Sami’yi aldık mesela. Hiç arkamıza, sağımıza solumuza bakmadan her maçımızı aldık. 3-0 kazandığımız o Sarıyer maçını unutamam. Ağzımdan nefes değil de adeta oluk gibi kan geliyordu.”


İstanbulspor’un haf hattı. Sağ haf Türker Gülsoy,
santrhaf Yıldırım, sol haf Bülent Buda.

Fakat milli lige katılması kolay olmamış Yeşildirek’in. Federasyon daha önce baraj maçlarında ilk üç takımın Milli Lige alınmasına karar vermişken daha sonra sadece birinci takımın katılacağını açıklamış. Bir müddet süren karmaşa ve mücadeleden sonra Yeşildirek nihayet Milli Lige katılmış: “Bursa’da baraj maçlarına katıldık. Fakat o maçlarda önceki sezon ligden düşen Altay birinci oldu, biz üçüncü olduk. Federasyon sadece Altay lige girecek dedi. Halbuki önceden üç takımın katılacağına dair talimatname çıkmıştı. Bunun üzerine Kazım Özeke ve Turan Ögel ihtilali yapan paşaların yanına çıktılar. Durumu izah ettiler. Bunun üzerine Altınordu ve Yeşildirek’in de milli lige katılmasına karar verildi. Biz bir hafta kapattık Cağaloğlu’nu. Köşede Beşiktaşlı Zekeriya’nın babasının büfesi vardı. Onun büfenin olduğu köşeden, Cağaloğlu hamamından ve Sultanahmet girişinden Cağaloğlu’nu bir hafta kapattık. Her tarafa bayraklar asıldı.”

Yeşildirek bir önceki sezon Recep, Beşiktaşlı Altıparmak Sami gibi tecrübeli birkaç oyuncuyu alarak yerel ligde başarılı olmuştu. Milli Lige katıldıktan sonra da küçük bütçesiyle fazla transfer yapma olanağı bulamadı. Karagümrük kalecisi Tamer Kaptan ve Beşiktaş savunmasının tecrübeli oyuncusu Metin Erman’ı kadrosuna kattı.  Buna rağmen bütçesi çok daha fazla takımlara karşı canla başla mücadele etti. İlk galibiyetini sekizinci haftada İstanbulspor’a karşı aldıktan sonra özellikle üç büyükler karşısında aldığı beraberlikler dikkat çekti.

Beşiktaş’a karşı 2-0 yenikken son dakikalarda beraberliği sağladığı maçın ardından usta gazeteci Necmi Tanyolaç imzasıyla 7 Şubat 1962 tarihli Milliyet gazetesinde kulübün içinde bulunduğu koşulları anlatan güzel bir yazı çıkmıştı. Bu yazıdan çeşitli bölümleri aktarıyoruz: “…zannedilir ki Yeşildirek ismini taşıdığı geniş ve civcivli iş muhitinin kulübüdür, zengin iş adamlarının, fabrikatörlerin takımıdır. (…) Halbuki, fabrikatörlerin kulübü diye bilinen Yeşildirek Türkiye milli ligine dahil kulüplerin en yoksuludur ama düşkün değildir. Tertemiz bir fakirdir. (…) Harap bir medresedir burası. Yeşildirek denilen kulüp bu harap medresenin üst katındaki bir taş odadan ibarettir. Taş odayı diğer odalardan ayıran taş sütunlar arasına ipler gerilmiştir. Yeşildirekli futbolcuların formaları, şortları, konçları, çorapları yıkandıktan sonra iplere asılır, kurutulur. (…) Yeşildirek milli ligden çok bizim mahallenin takımıdır. ‘Biz basının takımıyız. Cağaloğlu’nun kulübüyüz’ diye iftihar ederler. Buna rağmen, Yeşildirek gazete sütunlarında en az yer alan kulüptür.”

Yeşildirek 1961-62 sezonunda ligde tutunmayı başarırken bunda Yıldırım İper’in de payı büyüktü. Böyle olunca büyük takımlardan transfer teklifi alması kaçınılmazdı. Özellikle Gündüz Kılıç onu çok istemiş, sonuçta bir ön anlaşma imzalanmıştı. Bunun ardından Galatasaray’ın hazırlık maçları yaptığı Ankara kafilesinde de yer aldı. Fakat kulübün mali durumunun bozuk olması nedeniyle bu transfer gerçekleşmedi:  “Galatasaray’a gitme durumum oldu fakat anlaşamadık. Gündüz Kılıç beni istemişti. Bülent Giz de, ‘Sen Yeşildirek’i milli lige çıkardın, artık git kaptan,’ dedi. Fakat Galatasaray kulübü vaat edilen parayı veremedi. Kulüpte para yoktu. Bizim zaten Eminönü’nde dükkânlarımız vardı, paraya ihtiyacım yoktu. Dolayısıyla Galatasaray’a gitmedim.”

O sırada devreye Fenerbahçe girdi. Fakat bu transfer de gerçekleşmeyince Yıldırım İper askere gitti ve iki yıl boyunca ordu milli takımı dışında hiçbir takımda oynamadı: “Fenerbahçe de beni almak istemişti. Ben de ayrılmak istedim fakat kulüp beni bırakmadı. Bunun üzerine askere gitmeye karar verdim. Askerliğini yapan futbolcular ihtilalden sonra çıkan bir kararla kendi takımlarında top oynayamıyordu. İki sene askerliğimi yaptım ama hep futbolla meşguldüm. Bu süre içinde elime bir kere dahi tüfek almadım. Ordu milli takımında oynadım.”

İki sene önce olmayan transfer askerlik dönüşü gerçekleşti ve Yıldırım İper 1964-65 sezonunda Fenerbahçe forması giydi: “Askerliğim bitince Fenerbahçe’ye girdim. Fenerbahçe’de bir senem geçti ama çok dolu bir sezon geçti. Ben santrhaf oynuyordum. Özer Abi de santrhaftı. Onunla çift santrhaf oynardık. Bir Galatasaray maçında frikik oldu. Kalede Turgay Abi değil Bülent vardı. Fazla adım atınca frikik kullandık. Şenol’a çekil dedim, bir çaktım tam doksana gitti. Benim golümle o maç 1-1 bitti. O sene Fenerbahçe şampiyon olmuştu.”

Fakat Yıldırım İper’in Fenerbahçe macerası sadece bir sezon sürdü. Yeni takımı İstanbulspor oldu: “Sezon sonunda antrenör Oscar Hold ‘Yıldırım’ı satmayın, kimi satarsanız satın,’ demişti. Buna rağmen kulüp beni serbest bıraktı. Fenerbahçe beni serbest bırakınca ağabeyim kızdı, ‘Bırak futbolu’ dedi. Aramızda üç-dört yaş vardı ama onun sözünden çıkmazdık. Futbolu bırakmıştım, zaten ailece maddi olarak durumumuz iyiydi. O sırada İstanbulspor başkanı Ali Sohtorik devreye girdi. Onun gemileri vardı, bizden halat alırdı. Ağabeyimle diyalogu olduğu için beni istedi.”

23.03.1969 İstanbulspor 2-3 Fenerbahçe maçında Yılmaz Şen’in attığı gol sonrası Yıldırım İper’e dönerek ” Sen böyle gol gördünmü” derken.

Böylece Yıldırım İper 1965-66 sezonundan itibaren İstanbulspor forması giymeye başladı ve takımın en istikrarlı oyuncularından biri oldu. İstanbulspor 1967-68 sezonunda ikinci lige düşmesine rağmen birçok arkadaşı gibi o da takımdan ayrılmadı. Bunun sonucunda takım ertesi sezon tekrar birinci lige döndü. Yıldırım İper’in Fenerbahçe’den İstanbulspor’a geldiği sene Yılmaz Şen de bu takımdan Fenerbahçe’ye transfer olmuştu. Birlikte hiç oynamamalarına karşın, saha dışında çok yakın arkadaşlıkları vardı.  1968-69 sezonunda bir İstanbulspor-Fenerbahçe maçından önce Yıldırım İper’in Yılmaz Şen’i ‘Sizi bu maçta mahvedeceğiz,’ şeklinde kızdırması ters tepmiş, İstanbulspor 2-0 galipken Fenerbahçe maçı 3-2 kazanmıştı. Son golü atan oyuncu Yılmaz Şen’di.

Yıldırım İper otuz yaşını geçmesine karşın istikrarlı futbolunu sürdürüyordu. Buna karşın 1970-71 sezonunda ani bir kararla futbol hayatına son vermişti. Bunun sebebini şöyle açıklıyor: “İlk maçımızı Fenerbahçe’yle yapacaktık. Basri (Dirimlili) Abi hoca olarak bize yeni gelmişi. Maçın ilk yarısı 0-0 bitti. Soyunma odasına girdik. Basri Abi, ‘Oturun çocuklar,’ dedi, hepimiz oturduk. ‘Yıldırım’cığım sana teşekkür ederim, istirahat et,’ dedi. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Uludağ’daki kamp sırasında en iyi eforu ben sarf etmiştim. Giyindim, Cağaloğlu’ndaki kulübe gittim. Radyoda maçı dinliyorlar, ilk yarıda ben oynarken ismimi duyuyorlar. Beni görünce şaşırdılar. ‘Ne oldu?’ dediler, ‘Basri Abi kement attı bana,’ dedim. Maçta 1-0 mağlup olduk. İkinci maç Beşiktaş’la oynanacaktı. Takım okundu, ben yokum. İlk yarıyı 1-0 mağlup kapadık. Basri Abi ikinci yarı beni sokmak istedi. ‘Kusura bakma abi, ben yokum,’ dedim. Maçı 1-0 yenik bitirdik. Sonra İhsan Abi, Kasapoğlu ve Bilge ile bir araya geldim. ‘Arkadaşlar ben futbolu bıraktım. Bu takımda yedi sene top oynadım, ölünceye kadar sizlerleyim,’ dedim. Futbolu bıraktığımda otuz bir yaşındaydım ama hâlâ kemik gibiydim. Kimse benden kafa topu alamazdı.”

Yıldırım İper futbolu bıraktıktan sonra uzun yıllar ticaretle uğraştı. Seksenli yıllarda tekrar yetiştiği kulübe döndü. Yeşildirek’te yöneticilik ve çalıştırıcılık yaptı. Yönetici arkadaşlarıyla birlikte kulübü tekrar eski günlerine döndürmek için mücadele etti ama artık kimsenin gözü üç büyüklerden başkasını görmüyordu: “Rahmetli Turan Abi üç tane avukat aldı yanına. Bir de Kazım Özeke, Kadir Karakurt, Yıldırım İper; çıktık Mahmutpaşa’ya. Eminönü, Cağaloğlu, Nuruosmaniye, Çemberlitaş, Sultanhamam, Akbıyık mahallesi – hep dolaştık. Bize on para vermediler. 1968 senesinde 550 bin liraya Eminönü Zindan Han’da Hacı Şakir Sabunlarının yerini almıştım. Fakat Dalan’ın belediye başkanlığı zamanında yıkıldı orası. Eminönü’ndeki dükkânlarımız dursaydı belki ben bugün Yeşildirek’in başında olurdum, arkadaşlarımı toplardım. Aşağıdaki tüccarları yönetime sokardım. Şimdi kim bilir kimin elinde, Yeşildirek Spor Kulübü diye tabelası duruyor sadece. Bu halde olacağına kapansa daha iyi.”

Dinyakos

8 Temmuz 2014 Salı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir