60 Yıl Sarı-Siyah: Dr.Ali Uygun (10.Bölüm)

2010 – 2011 sezonu yurt dışında epey bir süre kaldığım dönem. Yine 35 futbolculuk bir kadro, 2 antrenör, Bahçelievler stadında aynı çileli maçlar. Rakipler artık Bingöl, Batman, Ünye, Arsin, Nilüfer, Menemen, Tekirova, Lüleburgaz ve ahı gitmiş Malatyaspor gibi takımlar. Kalede İskender, defansda çok şükür Müslüm ve Cemal iyiler. Eski futbolcumuz Ali Işık geri dönmüş, Tolga, Fahri, Gürkan ve Tayfun ile biraz iş yapıyorlar. 12.lik ile bitirilen bir sezon, yine boşa harcanan kaynaklar. Bereket ki Ömer Başkan sayesinde tam dibe vurmuyoruz, ancak ciddi bir takım menecerine, kadro ve teknik adam planlamasına ihtiyaç olduğu ortada.

Bu arada kendimizi Süper Amatör’de oynayan İstanbulspor’a verdik. Birkaç iyi maçın ardından orman içindeki Alemdağ stadında Alibeyköy’ü yenerek Bölgesel Lige yükselen takımı Yılmaz Hasoğlu ve meslekdaşım eski milli hakem Zihni Aksoy ile birlikte izledik. Zamanında bizi yakan Oğuz Sarvan ve Ünsal Çimen de oradaydı ve MHK üyeleri olarak Süper lige terfi edecek Mustafa İlker Coşkun’un yönetimini takip ediyorlardı.

2011- 2012 sezonu da benzer şekilde geçiyor. Santrforsuz bir takım. Kadroya ilave olan Kemer’den Erhan, Gençlerbirliği’nden Timur (sonra Göztepe’ye gitti), Ahmet, Hamit ve Ali Yıldırım’ın hiçbirinden randıman alınamıyor, yine Ali Işık’ın klasik golleri var. Rakipler bu kez Oyak Renault, Maltepe, Kilimli, Gölcük, Kars, Trabzon Yalı, Ergani, Maraş, Orhangazi ve Kepez gibi zayıf ekiplere karşı izlediğim az sayıda maç ve 7.lik ile bitirilen, boşa geçen bir sezon, unutalım gitsin.

Ertesi yıl kulübün iddialı bir antrenör olan eski Bursaspor’lu Tunahan ile başladığını gördük. Ancak 36 kişilik kadroya baktım ki, Afyon’dan gelen kaleci Serdar, ön libero G.Saray’lı Emre Yüksek tepe, sağbek Efe Berker dışında takıma girebilen yok. Bir de Mersin’den gelen santrfor Eren Şen vardı, ama çok tecrübeli ve kaliteli bir oyuncu olmasına rağmen sakatlıktan çok az maç oynayabildi. Takım yine Müslüm, Ali Işık, Tolga, Tayfun ve İlyas ile yürüyordu. Şekerspor, Gölcük, Pazar, Van, Siirt, Sandıklı, Beşikdüzü gibi takımların arasından sıyrılıp Play Off’ a kalsak da, Malatya’da Tekirova’dan 4 gol yiyip elendik, gittik. Ali Işık yine de 15 gole gol kralı oldu.

2013 – 2014 sezonunda Teknik Direktörlüğe eski futbolcularımızdan Fahrettin Sayhan’ın gelmesi önemli bir dönemeçtir. Aslında kadroda çok büyük değişiklikler de yoktu.Kaleye Elazığ’dan Akın İsmail Köroğlu   yerleşirken,iki santrfor Yavuz ve Abdülkadir daha efektif kullanılıyor, eski futbolcumuz Güney ile amatörden transfer Onur Ergün orta sahayı daha iyi dolduruyordu. Rakipler bu kez Bafra, Yozgat, Refahiye, Ayvalık, Arsin, Erzincan, Tuzla gibi takımlar. Ne yazık ki, birkaç talihsiz maçta İstanbul ‘da dipteki Yozgat ve Şekerspor gibi takımlara son dakika golleri ile puan kaptırmamız sonucu biraz yukarıdan destekli Keçiörengücü’nün 3 puan gerisinde kalarak yine ancak Play Off oynayabildik ve 16 Mayıs 2014 de Konya’da Yeni Diyarbakırspor’a 3 – 2 yenilip bir kez daha elendik.

Geldik Süper lig’den düşüşümüzün 20. Yılı olan 2014 – 2015 sezonuna. Başkan her nedense Fahrettin’in yerine bir önceki sezon takımı yarı yolda bırakan Tunahan’ı yine takımın başına getirmişti. Kadroda dişe dokunur 3 yeni isi vardı: Defans oyuncuları Dardanel’den Oğuzhan ve Ünye’den Yalçın; Altay’ dan santrfor Abdülkadir. Rakipler arasında Zonguldak Kömürspor,Tuzla, Manavgat, Tire iddialı gözüküyordu. Bursa Nilüfer, Çorum . Kızılcabölük (pek kimse bilmez, Denizli – Tavas’ın bir kasabası), Kırıkhan karşısındaki gereksiz puan kayıplarının ardından 30 Kasım 2014 de 14. Hafta maçında sevgili Süha Alıncak kardeşimizin otelinde misafir ettiği Sarı – Siyah’ın deplasmanda Manavgatspor’u 3 – 0 ile geçmesiyle şansımızın döndüğünü anladık. Burada bir de Bursa – Nilüferspor maçına değinmeden geçemeyeceğim. 4 kıta ve 15 ülkede sayısız futbol maçı izledim. Hiç bu maç kadar maçı çirkinleştiren bir takım görmedim. Oysa Bursa kenti Türk futboluna pek çok şey kazandırmış ve Türkiye Şampiyonluğu bile yaşamıştır.

Bu arada Tunahan yine kulüpten ayrılmış, sessiz, sakin bir kişi olan eski Ankaragüçlü Bülent Demirkanlı Teknik Direktörlüğü üstlenmişti. Devre 22 puanla 7. sırada tamamlandı. Ara transferde gelen Hurşit ( Çatalca) ve Zafer ( Sandıklı) takıma hemen oturdular. Ancak 25. Haftada lider Tuzlaspor arayı 9 puan açmıştı. Böylece ligi 61 puanla 4. sırada bitirip, Play Off’da önce üçüncü Zonguldak ile eşleştik. Datça’da idim ve sezon içinde izlediğim rakibin iyi organize olan bir takım olduğunu gözlemlediğim için pek umudum yoktu. Nitekim İstanbul’daki ilk maç 0 – 0 bitti. Ancak 18 mayıs günü Zonguldak’ta oynanan rövanşın öncesinde, sırasında ve sonrasında pek çok olay ve teknik ekibin tartaklanmasına rağmen, Oğuzhan’ın golüyle 1 – 1 biten maçta Kömürspor’u eledik.

Final önce 26 Mayıs’ta Fethiye’ye verildi ve Datça’dan ulaşmam çok kolay olacaktı. Ancak Darıca’yı sürpriz şekilde eleyip rakibimiz olan Çorum Belediye, seçim gezisi nedeniyle Çorum’a giden Başbakan Davutoğlu’nun talimatı ile maçı renkdaşı olan Eskişehir’e aldırmış. Doğrudan İstanbul’ a geçtim ve aynı gün acı kaybı yaşadık. Rahatsızlığına rağmen gittiği Zonguldak maçının stresini kaldıramayan Ömer Başkan 23 Mayıs Cuma günü kalp krizi sonucu vefat etti. Çok kalabalık ve bütün sporcuların da hazır olduğu bir cenaze töreni sonrası Of’a uğurlanırken, takım da final maçı için Eskişehir yoluna çıkıyordu.

Salı sabahı Muhittin ile birlikte Hızlı Tren ile Eskişehir’e geçtik. Doğru eski solaçığımız Ender Konca ile sohbete oturup oradan stada vardık. Aileler ile birlikte toplasan 100 kişiyiz. Karşı maraton tribün silme Kırmızı – Siyah Çorumlu. Son maçına çıkan hakem Yunus Yıldırım öyle bir maç yönetti ki, bant varsa herkes izlemeli, tek bir hata yok. Hurşit ile Efe yarım sat içinde 2 – 0 yaptılar. Baktık ki, karşı tribünün yarısı, destek için gelen Eskişehir’liler maçı terk edip gittiler. İkinci yarı Çorum biraz gelecek olsa da bizim tribündeki Eskişehir’liler “Siz bu takımdan 2 gömlek üstünsünüz, sıkıntı yapmayın” diye bizi sakinleştirdiler. Muhittin stad büfesindeki çayları bitirirken, Veysi Abdülkadir’in yarattığı pozisyonda 3. golü de attı. Yılmaz, Süha, Celil, Kenan, Uğurcan ve hepimiz sarmaş dolaşız. Bu arada Eskişehir Emniyet’i bize bir kıyak çekip, kapıları açtırdı ve İstanbulspor tribünü, hepimiz saha içine dolup futbolcuların kupa ve Ömer Başkan’ın büyük fotoğrafı ile tur atmalarını izleyip sevinçlerine ortak olduk. Kolay değil tam 25 yıl sonra, yine Eskişehir’de Süper Lige dönüşümüzün 25. Yıldönümünde, ilk kez tekrar bir üst lige yükselmenin keyfini yaşıyorduk. Arif’in madalyası ile çektirdiğim fotoğrafı anı olarak saklıyorum. Takım otobüsünde futbolcular ve Muhittin ile birlikte yaptığımız İstanbul’a dönüş yolculuğu en az 2004’deki Konya dönüşü gibi harika bir anıdır.

Süha Alıncak, Kenan Özvaran, Dr. Ali Uygun, Celil Bayhan, Uğur Can Bayhan Eskişehir kutlamasında, Arif’in madalyası ile.

O sıralar çileli geçen son 10 yılı bir kez daha gözden geçirdim. Süper Lig’den başlayarak 1.,2. ve 3.lige doğru iniş ve tekrar 2.Lige dönüş. Kimler geldi, kimler geçti. Zamanında Sarı – Siyah formayı taşıyan, ancak belki de yeterince değerlendirilemeyen futbolcularımızdan bu kadar zaman sonra bile birkaç yabancı sporcu ilavesiyle Süper Lig’de yer alabilecek bir kadro çıkar:

3 Kaleci Volkan Babacan (Başakşehir – Milli Takım) – Behram (KSK) –Oğuz (Adana Demir) –Yalçın (Başakşehir) – Uğur (Trabzon) – Cemil (Bolu – Göztepe) – Emrah (Akhisar) – Çağlar (KSK ) –  Cem Can ( Kayseri ) –  Serhat (Sarıyer)  – Recep (Konya – Karabük) – Mehmet Yıldız (Osmanlı) –  Serdar Özkan (Antalya ) – Kenan Özer (Konya Adana Demir) – Yiğitcan (Adana Demir). Şimdi bunlardan iki tanesi tecrübeleri ile kadroda olsalar ve gençleri de motive etseler, takım daha başarılı olamaz mı?

Burada rahmetli Başkan Ömer Sarıoğlu’na bir paragraf açalım. Kulübe neredeyse 9 yılını verdi, iyi, ya da kötü günler oldu. Sadece TMSF – vergi ve sigorta borcu olarak ödediklerini ve gelirleri asgari düzeyde olan bir kulübü 9 yıl taşımasını bir yana bırakalım, kurduğu İstanbulspor Vakfı ile bağladığı sağlam akarlar ve Tepecik’te yaptırdığı saha ve tesisler ile İstanbulspor 2. Ligde de olsa yıkılmadan varlığını sürdürebilmektedir. 3. ligden de düşerek, kaybolup mazide kalan sayısız İstanbul ve Anadolu kulübüne bakalım. Sarı – Siyah renklerimiz, formamız ve amblemimiz, 90 yıl sonra hala ayakta duruyorsak, ona çok şey borçluyuz. Zira maalesef bizim lise camiamızda kulübü ile ilgilenenlerin sayısı 50 kişiyi geçmez. Oysa bu kitabın kapsadığı 60 yıllık süreç içinde lise 5 – 6 bin dolayında mezun vermiştir, ayrıca İEL Mezunları Derneğinin de bağlantılı 4 bin üyesi vardır. Oysa ben son 20 – 30 yılda İstanbulspor’un en kritik maçlarında bile 40 tane İEL mezunu göremedim.

Kulüp başkanlığını devir alan yeğeni Ecmel Sarıoğlu günümüzde aynı heyecan ile sürdürüyor. Ağustos 2015 de yeni sezon açılırken kadrodan 8 futbolcu kalmıştı, ancak Yalçın, Onur, Abdülkadir ve Hurşit yine ana ekseni oluşturuyordu. Kaleye Urfa’dan Ersel, defansa Alihan, Orhan; orta sahaya Emrah, Muhsin, ;İsmail Sarı ve eski futbolcularımızdan Kürşat ilave olmuşlardı. Altay’dan gelen Yalçın Koşukavak takımı çalıştırıyordu. Ligde yeni olmasına rağmen iyi giden takım 1. Yarıyı Ümraniye’nin 1 puan önünde lider olarak tamamladı.

Ancak 2. Yarı sonunda takım, ligi bütün silahı biri 37, diğeri 32 yaşında iki tecrübeli futbolcu olan Ümraniye’nin 4 puan altında ancak 2. olarak tamamlayabildi ve doğrudan 1.lige yükselme şansını yitirdi; baraj maçlarında da Bandırma’ya elendi gitti. Ara transferde alınan 5– 6 futbolcudan kaleci Umut ve santrfor Yakup dışında kadroya girebilen de olmadı. Şimdi geriye bakıyorum. Takımın kendi sahasında 10 maçını seyrettim, bunların beşinde alt düzey takımlara tam 11 puan kaybetti ve maçlardaki gözlemlerimizi de değerlendirecek olursak, bunun tamamen teknik – taktik hatalar dışında bir açıklaması olamaz.

Sonunda bu bir spordur, ama benim asıl üzüntüm Başkan’ın bu kadar çaba ve masrafının sonuçsuz kalmasıdır. Ben İstanbulspor’u izlediğim 60 yıllık dönemde, hiçbir zaman stadın dev Sarı –Siyah bayraklarla donatıldığını, 25 kişilik bando takımı ve formalı taraftarlarla bazı deplasmanlar dahil desteklendiğini, her maçta İstanbulspor kaşkolu dağıtıldığını ve iç dinamiklerin rahat yürüdüğünü görmedim. Umarım 2016 – 2017 sezonunda her şey daha iyi olur ve bütün bunların karşılığı alınır. Hangi ligde olduğumuz farketmez, bizler yine tribünde olacağız. Ancak ne yazık ki, son bir yıl içinde vefat eden Ömer Başkan (Sarıoğlu), Azize Hanım (Gürgen) ile takımımızın simgeleri Kostas Kasapoğlu, Bilge Tarhan. Arap Güngör Ağabey ( Tetik), kaleci Mete Bozkurt ve yılların santrforu Kemal aramızda olamayacaklar.

 

AÇIK TEŞEKKÜR

Bugün yayınladığımız 10. bölüm ile Dr.Ali Uygun’un 60 Yıl Sarı-Siyah kitabından İstanbulspor’umuzun 1968 – 2016 senelerini okuyabilirsiniz. Arşiv niteliğindeki bölümleri okumayan arkadaşlarımız için okumalarını tavsiye ederiz.

Ayrıca kitabın bölümlerini yayınlamasına izin veren ve derneğimize katkılar sunan Dr. Ali Uygun’a teşekkürlerimizi sunuyoruz.

 

 

60 Yıl Sarı-Siyah: Dr. Ali Uygun (1.Bölüm)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir