Kulübümüzün kurucusu büyük spor insanı hakem ve hakem öğretmeni Kemal Halim Gürgen bundan tam 76 sene önce zamanın hakem sorunları için bir makale yazmış. 76 sene önce kulüplerin rekabetinden gündeme alınmayınca, hastalık bütün vücudu sarıp durum bugünlere gelmiş. YAZININ 76 SENE ÖNCE YAZILDIĞINI GÖZ ÖNÜNE ALARAK BU MAKALEYİ DİKKATLİCE OKUMANIZI ÖNERİRİZ.
Hakem Derdimiz
Nereye Gidiyoruz?
Yakinen takip etmek imkanı bulduğum son yılın lig maçlarında kulüp ve hakemlerimizde türemeye başlayan ve acilen önlenmezse kangren olmak istidadını gösteren bir çıban başı mevcudiyetimizi sarmağa başlayacaktır. Gösterdiği araz itibarile aşağıdaki noktalar üzerinde telhis ve teşhis edebileceğimiz hastalık mütekabil ve müşterek bir hüsnüniyetten ziyade zecri (yasaklayan) bir takım tedbirlerle tedavi edilmezse vahim neticelerle karşılaşacağız ve memleket futbolunun yükselmesinde baş amil olan hakem davası yüzünden müşkül durumlara düşeceğiz.
Mutat seyrini takibeden hastalık şu yolda tezahür etmeye başladı:
1-Kulüpler, çalışmayı ve kendi çocuklarına güvenmeyi bir tarafa bırakarak her şeyden evvel maçlarını idare edecek hakemleri ilk planda mütalaa ediyorlar.
2- Hakemler, vaziyet ve mesuliyetlerini unutur görünerek hangi maça hakem tayin olduklarını bilmeği her şeye tercih eder görünüyorlar.
3- Yine kulüpler, ilgili heyetlerce tayin olan hakemleri beğenmeyerek kendi istediklerini koydurmakta müşkülat çekmiyorlar.
4- Senelerce emek vererek yetiştirdiğimiz hakemler kendilerine verilen vazifeleri kabul etmeyerek yan çizebiliyorlar.
5-Alakalı arkadaşlar, eh mademki A kulübü Mehmet’i istemiyor değiştirelim Ahmet’i koyalım demekte asla tereddüt etmiyorlar.
Acı bir hakikattir ki haysiyet kırıcı bir mahiyet taşıyan bütün bu istek ve kararların hepsi de tatbik sahasına kolaylıkla intikal ediyor. Hiç birimiz bu işin neden bu hale döküldüğünü bilmez görünerek nereye varacağını düşünmüyor gibiyiz. Davamızın selametle yürütülmesine memur edilen ben, sen, o hepimiz devam edegelmekte olan ve en hafif tabiri ile laübali diyebileceğimiz bu gibi hareketleri kökünden temizleyecek dermanı bulamazsa hastalığın dal budak salması ve bütün bünyemizi sarması mukadder olacaktır.
Hiçbir arkadaşımı muaheze (kınama) etmemek için misalleri kendimden veriyorum: Mevsim başında normal seyrini takip eden lig maçları kritik bir vaziyete girmeye başlayınca evvela bende korku ile karışık bir istiğna başladı. Telefonla, mektup veya şifahi müracaatla bu hafta maç kabul edemeyeceğimi ve şayet muhakkak hakemlik yapmam icap ediyorsa bana şu maçın değil bu maçın verilmesi ricasında bulundum (!) Birinci seri kulüplerimizin puan vaziyetleri at başı devam ettikçe bu meşru mazeretim (!) kabul olundu ve faraza en çok üzerinde durulan ben lüzumsuz yere himaye edilmiş olmakla krizin devamı müddetince suya sabuna dokunmadan işin içinden sıyrılmış oldum.
Beni kırmızı-beyaz takımlarının maçına hakem tayin ediyorlar. Taraflardan kırmızı takım şu veya bu bahane ile beni istemiyor ve benim kolaylıkla değişebileceğime emin olduğu için ya sahaya geldiğim zaman veya daha evvel alakadarlara müracaatla beni istemediğini söylüyor. Düşünmeye lüzum kalmamıştır. Madem ki Kemal istenmiyor Halim tayin olunuyor. Halim, Kemal’in düştüğü müşkül vaziyeti düşünmediği gibi Kemal de zarar yok gelecek hafta nasıl olsa başka bir maça hakem tayin edileceğin düşüncesi ile bu işe aldırış etmiyor. Mesele hepimiz için basittir. Hazmedebiliriz..
Ayaklarımı yorgana göre uzatmadığım için her müsabakayı idarede kendimi ehliyetli görüyorum (!) Maçı berbat etmiş, oyuncuları çileden çıkarmış ve takımlara verilen bunca emeklerin heba olmasına başlıca amil olmuşum. Umursamıyorum bile. Ve daha acı tarafı liyakatsizliğimi müdrik de değilim. Daha büyük bir cüret ve cesaretle haftanın mühim maçlarında hakemlik bekliyorum. Bakıyorsunuz bir iki hafta sonra sahalarda arzı endam etmiş düdük öttürüp duruyorum. Kim sorar kim okur varakı mihri vefayı…(vefâlı olmak ve vefâlı kalmak)
Maçı seyreden hakemlerle beraber veya seyirciler arasındayım. Oyunun cereyan tarziyle hiçbir alakam yok. İşim gücüm fevri ve indi bir takım mülahazalarla hakemin kararlarını kritik etmek. Hakem tarafından verilen faul cezasının doğru olmadığını hendbolları görmemezlikten geldiğini ve bilmem daha nelerden dem vurarak arkadaşımı bağıra bağıra çekiştiriyorum. Maçtan sonra da ihtimal arkadaşımın kötü bir gününde olması itibariyle maçı iyi idare edememesi yüzünden duyduğu teessürü paylaşır görünerek bütün riyakarlığımla onu teselliye çalışıyor, aldırma bunlar olur şeylerdir diyorum.
Müsabakayı elimden geldiği kadar iyi idare ettiğime kaniim. Geniş bir rahatlık içinde sahadan ayrılıyorum. Mukadder olan mağlubiyeti bir türlü hazmedemeyen ve bütün kabahati bana yükleten A kulübü idarecileri, artık bundan böyle beni istemiyorlar ve teessürle üç beş hafta ekarte edilmiş bir halde küs küs bekletiliyorum.
Bütün bu saydıklarımın gayri vari olduğunu sanmam ki inkar edecek bulunsun. Şu halde hep birlikte birbirimize soralım… Kovadis?…(Nereye gidiyoruz? anlamına gelen Latince bir deyiştir.)
Kemal Halim Gürgen
22 Haziran 1947 (Akşam)